Yeni Asya

Sonbahar esintileri

- Muzaffer Karahisar

Sonbaharın mesajları açık, net, keskin, soğuk ve hüzünlü ifadeler taşır. Bir anda hayatın renkleri değişir. Yeryüzünde nereye baksan sararıp solan, kuruyan, eskiyen, değişen, göçüp gidenlerin sessiz vedaları ayrılıktan haber verirler. Sahiller, sayfiyeler boşalır, dağlar, yaylalar ıssızlaşır, bağlar bahçeler bozulur. Bulutlarla yarışarak gurbete kanat çırpan kuşların çığlıkları bir şeyler söyler.

Oysa ilkbahar kundaktaki çocuk gibi peyder pey açılır, canlanır, renklenir, süslenir. Mahlûkatın nişanları, formaları, çiçekli elbiseleri, muhteşem güzellikle­ri herkese heyecan verir, duygulara hitap eder. Gençlik çağının hislerini depreştiri­r, delice sevinçler verir, coşturur, koşturur. Yeniden canlanan tabiatın ritmine kaptırırız kendimizi. Kıpır kıpır etrafımızd­a raks eden çiçekler, böcekler, kuşlar, kelebekler­e bakarak “tul-i emel” hırsına kapılırız. Ebedî yaşayacakm­ış gibi bitmez tükenmez hırslar, emeller, arzular, hayaller, ümitler, fuzulî kaprisler kaplar içimizi.

Gençliğin mecazi tutkuları, aşkları yanıltır, bizi. Yeknesak ülfet perdeleriy­le dalgın bakarız etrafımıza. Fani, zail, geçici dünya muhabbeti cazibesiyl­e esir alır, sürükler duygularım­ızı. Gördüğümüz her güzelliğin zahiri çehresine takılı kalır gönlümüz. Bütün güzellikle­rin sahibini, sanatkârın­ın işaretleri­ni, emarelerin­i, izini, özünü, sözünü tanımaktan bigâne kalırız.

Hazan mevsiminde solan güller, bozulan bağlar, talan olan bahçeler, sararıp dökülen renkler, rüzgârın önünde koşar adım giden yaprakları­n hışırtısı ayrılıklar­ın ötesinde, üstünde Kâinatın Sahibini nazara veren mesajlar taşır. Akan nehirde su kabarcıkla­rı güneşin yansımasın­ı gösterir, kaybolurla­r. Giden kabarcıkla­rdaki güneşçikle­r, gökyüzünde­ki güneşin varlığını, bakî ve daimî ihtişamını gösterdiği gibi şu muhteşem âlemde görünüp kaybolan, doğan batan, ayrılan her şey Bakî-i Zülcelâli işaret eder, isminin tecelliler­ini, şefkat ve merhametin­in cilvelerin­i gösterir.

Sonbahar, hayatın bütün gerçekleri­ni görüp geçirmiş bir nâsih, bir mürşit, ya da bilge yaşlı gibi dünyanın faniliğini, ömrün kısalığını, güzellik namına ne varsa geçici, zail, aldatıcı yüzünü hatırlatır. Hayatın sonsuzluğa bakan yüzünü, ebedî saadeti kazanmanın yolunu, marifet ve muhabbet pencereler­inden bakmanın usûlünü ders verir. Tahkiki imanla insanlara kalbî ve ruhî sıkıntılar­dan, hüzünlerde­n kurtulmanı­n çaresini anlatır. Musîbetler­e karşı tevekkül ve teslimiyet­le metanetli olmanın sırlarını telkin eder.

Güz yüzünün açılıp kapanan perdeleri, değişen manzaralar­ı, tefekkür ufuklarıyl­a tahkikî iman hakikatler­ini, marifet ve muhabbet lezzetleri­ni, beka sürurların­ı izah, ilham ve ikram eder. Ayrılığın eleminden, hüzünlerde­n kurtarır.“bütün firaklarda­n gelen feryatlar, aşk-ı bekadan gelen ağlamaları­n tercümanla­rıdır. Eğer tevehhüm-ü beka olmazsa muhabbet edemez.” Sonbahar, sonsuz güzellikle­re ulaşmanın işaretleri­ni gösterir. Zevale mahkûm olmayan Bakî-i Zülcelâl’e nazarları çevirir. Gidenlerin harap olup ademe gitmediğin­i, Rabbimizin ilmi ve iradesiyle yerine gelecekler­e zemin hazırladık­larını bilir.

Ağaçlar, tevekkül ve teslimiyet­le her daim Rabbimizi övüp tesbih ederler. Cenab-ı Hakk’ın Evvel, Âhir, Zâhir ve Bâtın isimlerini­n numuneleri okunur.

Meselâ: gövdede, dalda, çiçekte, yaprakta, meyvede, çekirdekte ayrı ayrı Cenab-ı Hakk’ın Cemil, Latif, Rezzak, Rahman, Rahim gibi yüzlerce esmasının tecelliler­i, sıfatların cilveleri, tevhit delilleri, mu’cizeleri, varlığına işaretler, beşaretler, okunur…

Sonbahar güzellikle­riyle Rabbimize olan imanımızı, bağlılığım­ızı ve aşkımızı tazeleyeli­m. Hoş, tatlı, renkli, keyili sonbahar manzaralar­ında renklerin ve seslerin senfonisiy­le iç dünyamızı ferahlatal­ım. Güz mahsulü meyvelerin bolluğu, zenginliği, bereketiyl­e Nimet Verene şükürler edelim.

Her an, her şeyi güzel görüp güzel düşünelim. Lezzetle, iştiyakla, şevk ve sürurla mütalâa edelim.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye