MUM ışığında risale YAZARDI
Hüsniye Hanım’a zaman zaman babaları Mustafa Yelkenci’yi sorardım. “Ben fazla bilmiyorum, vefatında yaşım küçüktü, Ayşe Ablam daha iyi biliyor” derdi ve bildiklerini anlatırdı: ”Babam çok kitap okurdu. Bizim raflar, sandıklar kitaplarla doluydu. Aynı zamanda okuduklarını da yazarak çoğaltırdı. Geceleri uyandığımda bakardım, babam mum ışığında hala yazı yazardı. Işık dışardan fark edilmesin diyerek tedbir alırdı. Arkadaşları da geldiğinde hem okur hem de yazarlardı, dini konularda sohbet ederlerdi. Babamın annesi de alim ve çok bilgili bir kadındı. O da çok okurdu. Eve beş-altı kişilik gruplar halinde kadınlar gelirdi, onlara kitap okurdu, ders yapar sohbet ederdi.” derdi. “Babam bize İslamî konuları anlatırken etrafımızdaki kuşlardan, ağaçlardan misaller verirdi. Daha sonra Risalei Nur’u okuyunca oradan anlattığını anladım. Kur’an-ı Kerim okumasını babamdan öğrendim. ‘Yasin Suresini çok okuyun’ derdi. ‘Bir zeytin ve küçük bir ekmek parçası ile bir gün idare eden büyük alim diye Bediüzzaman hazretlerinden bahsettiği de hatırımda kalanlardan’ diye ilave etmişti. Ayşe teyze ile görüşürken notlar almıştım. Allah rahmet eylesin vefat edeli yedisekiz sene oldu. Yaşlı haliyle anlatmaya başlamıştı: “İstanbul’dayız, babamın dükkânı var! Memleketimiz İnebolu’ya sık gidip gelirdi. Ben evliydim. O zaman şartlar zor. Beyim askere gitmişti. Babamlarda kalıyordum. Süleymaniye’de oturuyoruz. Babamın dükkânı Eminönü’ne yakın birçok Evrenyeli’nin olduğu Küçükpazar’da idi. İki polis geldi eve. Babam da geldi. Dükkânı aramışlar evi de aradılar. Her taraf kitap, defter, kâğıt ve kalem... Kağıtlara kalemlere varasıya her şeyi aldılar. Babamı götürdüler. Arefe günüydü.