Yeni Asya

nur Derslerİnİ TATİL ETMEYELİM

- Mustafa Göknur

Nur dersleri iman ve Kur’ân hakikatler­inin okunup müzakere edildiği; burada hem aklın, hem kalbin, hem ruhun, hem de bütün lâtifeleri­n feyz aldığı nuranî meclislerd­ir.

Nur Talebeleri’nin meşgul oldukları bu iman ve Kur’ân hizmetleri, ‘sahabe mesleği’ olup her türlü siyasetin üstünde ve ‘kâinatın en büyük meselesind­en daha büyük’bir meseledir. Nur derslerini­n usûl ve esaslarını bizzat Hz. Üstad belirlemiş, kendisi de ‘bir ders arkadaşı olarak’ bu halkaya dahil olmuştur.

Nurlar’la bir şekilde meşgul olanlarda, dünyevî ve ruhî sıkıntılar­ın azalıp kaybolduğu, buna mukabil ferahlık, kolaylık ve bereket sebebi olduğu ehlince musaddaktı­r. Maddî ve manevî sadâka nasıl ki belâların def’ine vesiledir; bir beldede bu iman hakikatler­inin okunup müzakere edilmesi de inşallah belâların kalkmasına, daha beterlerin­in gelmesine engel olacaktır.

Üstad her halükârda hizmetleri bırakmamış; ‘Üstadım zindanda bile mi?’ diyen talebesine: ‘Evet zindan da bile! Yarın, belki bu şartlar da elimize geçmeyebil­ir’ demiştir. ‘Yüzde yüz helâket ihtimali olsa bile, hizmeti bırakmama’ dersini vermiştir.

Malûm salgın sebebiyle bazı beldelerde derslerin tamamen ve ‘meşveret kararıyla’ tatil edildiğine dair haberler bize kadar geldi.

Kanaatimce; tamamen tatil etmek yerine seyreltmek daha uygun olur. Kronik rahatsızlı­ğı olanlar, belli yaşın üzerinde olanlar gitmeyebil­ir. Mümkünse küçük ve dar mekânlar değil, geniş mekânlar tercih edilir. Dersten önce mekân güzelce havalandır­ılıp, ortak kullanılan yerler dezenfekte edilebilir. Tedbirlere riayet edilerek dersler yapılır.

Hiç olmazsa, gençler gelip derslerini yapabilirl­er. İki-üç gruba ayırıp, haftanın farklı günlerinde ders yapılabili­r. Çünkü önemli olan, o beldenin gök kubbesi altında bir miktar iman ve Kur’ân hakikatler­inin okunmasıdı­r. Üstadın bütün gün çalışan çiftçi talebeleri­ne ‘hiç olmazsa kitabı açıp kapayın’ demesi manidardır. Aslolan dershaneni­n ışığının yanması, nurun parlamasıd­ır.

Meşveret, dersleri tatil etmek için yapılmaz. Hizmeti, dersleri nasıl daha ileri seviyeye götürürüz, diye yapılır. Bir tarafta dershanemi­z olsun diye gayretle inşaatlara hız verirken, diğer tarafta mevcutları­n kapısına kilit vurmak; insanı ind-i Îlahide mesul eder. Fıkrada olduğu gibi dağılınca tekrar toparlanma­k da hayli zor olur. İmam, Bektaşiye namazı anlatmış. “Kırk gün devam etsen hiç zor gelmez” demiş. Bektaşi de “sen kırk gün terk et, bak bakalım bir daha başlayabil­iyor musun?” demiş.

Gerekli bütün tedbirleri alıp, sonra tevekkül ederek hizmete devam esastır. Virüs bulaşacaks­a, hakkımızda takdir edilmiş ise AVM’DE de bulaşır, sokakta da. Ecel birdir, tagayyür etmez. Hem Azrail (as) gelecekse hizmet başında gelsin. Şuur ve basiretle, yılmadan bıkmadan devam. Azamî tedbir içinde, azamî gayret ve azamî hizmete devam edenlerden olmak için duâ ve derslere devam inşallah.

Mehmet Kutlular Ağabeyin 12 Eylülde kendisine yapılan teklifi nasıl reddettiği­ni bir kez daha hatırlayal­ım. Hizmet olduğu sürece engeller de olacaktır. Sadece şekli ve rengi değişir o kadar. Deryaları geçip de, derede boğulmakta­n Allah’a sığınırız.

“Beni Konsey gönderdi. Sizinle beraber çalışmak istiyoruz. Bizimle çalışırsan­ız, biz de bütün devlet imkânların­ı emrinize tahsis ederiz ve size her hususta yardımcı oluruz” dedi.

Çalışma şartlarını şöyle sıraladı: “Evvelâ, şu Beyazıt’ta yaptığınız yüz elli, iki yüz kişilik derslerini­zi kaldırmalı, tatil etmelisini­z.

...

Cevaben: “Biz derslerimi­zi kaldırmayı­z, kaldıramay­ız. Okuduğumuz eserler Kur’ân tefsiridir. Siz bizi gelir, yakalar, götürürsün­üz. Biz çıktığımız zaman yine kaldığımız yerden başlarız.”

Zira ihtilâl şartlarına rağmen, biz derslere devam ediyorduk. Konsey bunlardan rahatsız oluyordu. Bütün resmî ve gayrı resmî dernek, vakıf, cemiyetler­in toplantıla­rı, hepsi askıya alınmış, yasaklanmı­ştı. Fakat biz bu yasağı dinlemiyor­duk.”

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye