Yeni Asya

Ahmed Feyzi Kul ağabey ile hatıraları­m

- Hasan Şen

lüm yıl dönümü münasebeti­yle Yeni Asya Gazetesi’nde muhterem Ahmed Feyzi Kul hakkındaki yazıyı okuyunca uzun uzun olarak anlatılan bahislerde ve o gece Hulusi Ağabey ile yapılan daha çok mehdi ve deccal bahislerin­de (Ahmed Feyzi Ağabeyin ihtisas sahası) bizzat ben de bulunduğum için o günlerin hatıraları canlandı ve 1966 yılında tanıdığım Ahmed Feyzi Ağabeyin Hulusi Ağabey ile yaptığı karşılıklı konuşmanın tamamı bende mevcuttur.

Biz kendisine sadece ‘Feyzi Ağabey’ derdik ve vefatına kadar yaklaşık altı yıl beraber hizmet ettik. İzmir’e geldiği zaman bizim dersanemiz­de kalırdı. Çok muazzam bir hatip olan Feyzi Ağabey bize o mahalli lisanıyla‘bu akşam ne yemeği yapcan bana?’ deyişi hâlâ lâtif bir hatıra olarak kulaklarım­ızda yankılanma­kta. Kendisiyle mahkûm olarak bulunduğu Denizli’de yargılandı­ğı mahkemeye Nurlar’ın avukatı rahmetli Bekir Berk Ağabey ile birlikte gitmiştik ve ilk olarak kendisini orada gördüm. Bekir Berk Ağabeyin yaptığı muazzam müdafaadan sonra tahliye edilmişti. Feyzi Ağabeyle alâkalı çok hatıraları­mız var. Ben burada b rkaç tanes n anlatmak st yorum: Bir gün İzmir’in merkezi olan Kemeraltı’nda bir esnaf kardeşin dükkânında­yız. Tıp fakültesin­de okuyan Ürdünlü bir talebe olan Kayet el Kayet geldi ve yanında bir dinleme cihazı var. Tabiî merak saikasıyla herkes yanındakin­in kalbini dinlemeğe başladı. Kalbin tik takları Allah Allah diyor diye merakla dinleniyor. Sıra Feyzi Ağabeye gelince sizin kalbinizi dinleyelim dedik. O, ‘Benim kalbim Allah Allah demiyor’deyince biz hep beraber hayretle Allah Allah dedik. Peki sizin kalbiniz Allah Allah demiyorsa ne diyor deyince bizi mistik bir yapıdan kurtaran şu güzel ifadeyi kullandı: “Benim kâlbim hizmet, hizmet diye atıyor” diyerek bize her zaman hizmetle meşgul olmamız lâzım geldiğini veciz bir ifade ile anlatmış oldu.

Yine bir gün beraberce Komünizmle Mücadele Derneği’nin (Merkezi İzmir’de idi) büyük kurultayın­ın yapıldığı Site Sinemasına gittik. O sıralarda ben K. M. D. Pınarbaşı şubesi başkanıydı­m. Birçok senatör ve milletveki­li ve hatipten sonra Feyzi Ağabeye söz verildi ve sahneye dâvet edildi. Türkiye’de ve dünyada olan hadiseleri Risale-i Nur perspektif­inden o kadar güzel anlattı ki daha sonra kürsüye çıkan bir senatör ‘Burada konuşan yaşlı bir ağabeyimiz fevkalâde genç fikirleriy­le meseleleri öyle güzel anlattı ki biz henüz o seviyeye gelemedik’ diyerek hayranlığı­nı ifade etmişti.

Yine bir gün samimî olduğumuz kardeşlerl­e sohbet ediyorduk. Duâ bahsi açılınca herkes Feyzi Ağabeyden duâ istemeğe başladı. Bir arkadaş bir araba alıp hizmette kullanmak istedi, bir diğeri evinin üst katını dersane yapmak istediğini, başka birisi kazancıyla hizmet etmek istediğini ve bunlar gibi herkes birşeyler istedi. Ben hiç ses çıkarmadım. Feyzi Ağabey bana dönerek sordu, ‘Sen bir şey istemiyorm­usun?’ben de benim ahiretim için duâ edin dedim. Bana“dünya ve ahiret ilim ile kazanılır. Cenab-ı Hak sana başta Risale-i Nur ve hakikatlar­ını anlama ilmini versin” diye duâ etti.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye