Dünyevîleşme belâsı
Her cevher-i fert Cenab-ı Hakk’ın zikriyle var olur. İnsanı da dünya ve ahiret hayatında diğer mahlûkata karşı yücelten akıl ve takvadır. Topraktan olan insan, aşk ile, Cenab-ı Hakk’ın nazarı ve tecelliyatı ile yükselir. Şu an da bütün dünya toplumlarının yapmaya çalıştığı gibi, dini ve imanı bir kenara atıp bu yolu yalnızca akıl ile yürütmeye kalkmak, mahlûkatın en şerelisi olan insanın ruhuna ve Rabb’in nazargâhı olan beyt-i kalbe eziyettir. İnsanlık olarak dünyevî bir hayatı benimsedik. Bu sebeple izzetimizi yitirdik.
Dini ve imanı hayatımızdan çıkararak ahlâkî bütün değerlerimizi tahrip ettik. İslam, insana izzet verir. İmanı hayatın merkezine koymak yerine, bir kenarıya atarak izzetini yitiren insan, zulme ve kötülüğe dair her türlü kapıyı çalar.
Artık İslâm toplumlarında dahi ihlâs ve tevekkül yerini şükürsüzlüğe ve ahlaksızlığa bıraktı. Fakat İslâm toplumları ne zaman sıkıca İslâm’a bağlanıp dini hayatlarının merkezinde tutmuşlarsa o zaman her cihette terakki göstermiş ve izzetle yükselmişlerdir.
Fakat biz dini hayatımızın merkezinden çıkararak dünyevîleşme belâsına tutulduk. Taklit derecesindeki imanlarımızla yaşamayı seçtik. Âlem-i imkân’ın her noktasına nişane koyan Cenab-ı Hakk’ın nuruna gözlerimizi kapatıp acziyetimizi unuttuk. Fakat sonucunda Rabbimiz gazabı geldiğinde korkmaktan ve pişmanlık duymaktan başka hiçbir şey yapamıyoruz. O zaman cüz’i iradelerimizin bir önemi olmadığını, yalnızca Rabb’in zikri ve imanımız ile var olduğumuzu görüyoruz. Allah’ın (cc) dediği gibi:
“Zikretmezseniz, zikrettirilirsiniz.”
İslâm, insana izzet verir. İmanı hayatın merkezine koymak yerine, bir kenara atarak izzetini yitiren insan, zulme ve kötülüğe dair her türlü kapıyı çalar.