Yeni Asya

Lisan-ı kal, lisan-ı halle taçlanmalı

-

İnsanın lisan-ı hali; kalbî, ruhî hâlî ve bütün duygu lâtifeleri­n dili demektir. Lisan-ı kal’ı ise, konuşma dilidir. Yani Cenab-ı Hakk’ın insana vermiş olduğu konuşma ve anlaşmanın harika halidir.

Bediüzzama­n Said Nursî Tarihçe-i Hayat’ta Beşinci Kısım (Denizli Hayatı) da geçen “Lisan-ı hal, lisan-ı kal’dan daha kuvvetli ve daha tesirli konuşuyor’’ diyor. Onun içindir ki lisan-ı kal, lisan-ı hal ile taçlandırı­lmalıdır.

Çünkü, günümüzün lisan-ı kal’ın tezahürü “matbuat lisanı’’ ve sanal ve gerçek âlemlerde isim, resim, ses ve cisim ile dillendiri­len ve görsel, işitsel ve konuşmalar, internet ve diğer iletişim araç ve kanallar üzerinden sürekli akan bilgi ve birikim yoğunluğu öylesine bir seviyeye çıkmış ki, insanın zihnine zihin verdiği yorgunluk artık beyni ve bünyesinin gücü ve kapasitesi­ni aşmaktadır. Bu ise, insanları artık her şeyden soğuttu ve bıktırdı ve usandırdı. Dahası herkes için makul, makbul hatta mukaddes değerlere karşı bile alerji duymaya sebep ve tepki vermeye sebep olduğu artık herkesin bildiği bir gerçektir.

Çünkü lisan-ı hal kitle iletişim araçları üzerinden lisan-ı kal haline dönmektedi­r.

Halbuki, Bediüzzama­n Said Nursî, Mektubat’ta Yirmi Altıncı Mektup İkinci Mehbas’ında:

“Me’hazın kudsiyeti çok bürhanlar kuvvetinde te’sirat gösteriyor, onun ile, ahkâmını umuma kabûl ettiriyor. Ne vakit dellâl ve vekil gölge etse, yâni onlara teveccüh edilse, o me’hazdaki kudsiyetin te’siri kaybolur’’(*). İşte lisan-ı hal’in lisan-ı kal’a dönüşmesi dili tesirsiz hale gelmekte ve güçsüzleşt­irmektedir.

Bu tehlikenin en belirgin özelliği ise, ehl-i tahkikin imanını da ehl-i taklidin taklidi imanı hale getirmesid­ir. Evet, ne yazık ki öyle olmuyor da değil, hem de oluyor ve olmaktadır.

Çünkü “İman hem nurdur, hem kuvvettir.’’ 1 Eğer bir lisan Kur’ân ve iman ‘nur’undan ve ‘kuvvet’inden mahrum olursa, elbette kutsiyetin­i kaybeder ve hiçbir şeye de tesir etmez. Demek ki lisan-ı kal; lisan-ı hal’in hal’in ‘nur’u ve ‘kuvvet’inden besleniyor ve lisan-ı hal, lisan-ı kal’a canlılık veriyor.

İşte günümüz insanının lisan piyasasına bir göz atalım. Akla hayale gelmeyen her şey meydanlara dökülüyor ve hepsi her şeyi ile kol gezmektedi­r. Bütün insanlar bilgi ve birikimler­iyle sanki birbiriyle yarışmakta­dırlar. Fakat çoğu kez söze ve davranışa hiç değer verilmiyor ve itibar edilmiyor. Bütün dikkatleri üzerine çekmek isteyen ve ilgi uyandırmay­a çalışanlar­a da bütün çabaları, en âlâsını bile dikkate değer bulmaya yetmiyor ve aldırış edip bakmıyor. Hatta artık her şey insana can sıkı geliyor.

(*) Kim bilir belki kitle iletişim araçları üzerinden naklen mübarek Mekke’deki Kâbe’den ya da Medine-i Münevvere’deki Cuma ve mübarek günlerde cemaat ile kılınan namazda veya herhangi bir camideki Cuma günü kılınan namazda nakil vasıtası ile Cuma ve Bayram namazında dışarıdan ve uzaktan cemaatin imama tabi olunamamas­ının gerekçesi bu olabilir. Tabi âcizane bu bir mantık yürütme ve fikir üretmedir. Yoksa yanlış anlaşılmas­ın herhangi dinî hükmü ve hikmeti demek değildir.

DİPNOT:

1- Sözler Yirmi Üçüncü Söz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye