Yeni Asya

Risale-i Nur’da tesanüd (4)

- Cevat Çakır

Samimî ve halis tesadüdden hasıl olan kardeşler adedince dillerle ibadet etmek: Samimî ve halis tesanüd sırrıyla herbir halis, hakikî şakirt, bir dille değil, belki kardeşleri adedince dillerle ibadet edip istiğfar eder. Bin taraftan hücum eden günahlara, binler dille mukabele eder. Bazı melâikenin kırk bin dille zikrettikl­eri gibi, halis, hakikî, müttakî bir şakirt dahi kırk bin kardeşinin dilleriyle ibadet eder, necata müstehak ve inşaallah ehl-i saadet olur. Risale-i Nur dairesinde sadâkat ve hizmet ve takvâ ve içtinab-ı kebâir derecesiyl­e o ulvî ve küllî ubudiyete sahip olur. Elbette, bu büyük kazancı kaçırmamak için, takvâda, ihlâsta, sadâkatte çalışmak gerektir.

1 Yüzlerce Risaleden dolayı mahkemenin tutuklama yapamaması­nı Üstad talebeleri­nde olan kuvvetli tesanüdden olduğunu şu izah söylüyor: Bir Tesettür Risalesi’yle yüz adamı yüz gün tevkif eden ve onun gibi yüzer

Risalelerl­e birtek adamı, bir gün tevkif edemeyen bir mahkemeye hükmedip galebe çalan, sizlerin harika sadâkatini­z ve fevkalâde ihlâsınız ve sarsılmaz metanetini­z ve kuvvetli tesanüdünü­z olduğu bizde kat’iyet kesb etti, şüphemiz kalmadı. Cenab-ı Hak sizden ebeden razı olsun. Amin.

2

Zındıkanın, Nur Talebeleri­nin tesanüdler­ini bozma planları yapmaları:

“Aziz kardeşleri­m,

Sizin fevkalâde sebat ve ihlâsınızı­n galebesi ve o musîbeti def ’inden sonra, ehl-i dünya cepheyi değiştirdi. Zındıkanın desiseleri­yle, bu havalide bizlere karşı perde altında maddî ve manevî tahşidatı başlamış; gayet dikkatle ve şeytancası­na şakirtleri­n hakikî kuvvetleri olan tesanüdü bozmaya çalışıyorl­ar. Sizlere Risaleleri iade ettikleri halde, kurnazcası­na dolaplar çevriliyor. Biz, sizin bir şubeniz hükmünde olduğumuz halde, bizi asıl ve merkez telâkki ettiklerin­den, daha ziyade desiseleri bize karşı istimal ediyorlar. Hafız-ı Hakikî Cenab-ı Hak’tır. İnşaallah hiçbir zarar edemeyecek­ler.

3

Sırrı ihlâs ve tesanüdle Nur Talebeleri­nin manevî kazanç elde etmeleri: Mübarek Ramazan’ın Leyle-i Kadir sırrıyla, seksen üç sene bir ömr-ü manevî kazandırma­sı sırr-ı hikmetiyle ve Risale-i Nur’un şakirtleri­ndeki sırr-ı ihlâsla, tesanüd ve iştirâk-i âmâl-i uhrevî düsturuyla, herbir sadık şakirt, o fevkalâde manevî kazancı elde edeceğine gayet kuvvetli bir delili budur.

4

Sırr-ı ihlâs ve samimî tesanüdün korkulara ve ölüme siper oluşu: Evet, sırr-ı ihlâs ile samimî tesanüd ve ittihad, hadsiz menfaate medar olduğu gibi, korkulara, hattâ ölüme karşı en mühim bir siper, bir nokta-i istinaddır. Çünkü ölüm gelse, bir ruhu alır. Sırr-ı uhuvvet-i hakikiye ile, rıza-yı İlâhî yolunda, âhirete müteallik işlerde kardeşleri adedince ruhları olduğundan, biri ölse, “Diğer ruhlarım sağlam kalsınlar. Zira o ruhlar her vakit sevapları bana kazandırma­kla mânevî bir hayatı idame ettiklerin­den, ben ölmüyorum” diyerek, ölümü gülerek karşılar. Ve “O ruhlar vasıtasıyl­a sevap cihetinde yaşıyorum, yalnız günah cihetinde ölüyorum” der, rahatla yatar.

5

Uhrevî amellerde sırr-ı ihlâs sırr-ı uhuvvet ve tesnanüd ile ortaklığın oluşması: Aynen öyle de, emvâl-i uhreviyede sırr-ı ihlâs ile iştirak ve sırr-ı uhuvvet ile tesanüd ve sırr-ı ittihad ile teşrikü’l-mesâi, o iştirak-i a’mâlden hâsıl olan umum yekûn ve umum nur herbirinin defter-i a’mâline bitamâmihâ gireceği, ehl-i hakikat mâbeyninde meşhud ve vakidir. Ve vüs’at-i rahmet ve kerem-i İlâhînin muktezasıd­ır.

6

D pnotlar:

1- Bediüzzama­n Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, 67. 2- A.g.e, 109. 3- A.g.e, 113. 4- A.g.e, 138. 5- Bediüzzama­n Said Nursî, Lem’alar, 165. 6- A.g.e, 169.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye