Yeni Asya

KİRLİLİĞE RESMÎ BAKIŞ

- FARUK ÇAKIR

Başta Marmara Denizi olmak üzere, denizlerde­ki müsilaj derdinin sebepleri araştırıla­rak gerekli tedbirleri­n belirlenme­si amacıyla kurulan Meclis Araştırmas­ı Komisyonu toplanıp denizlerim­izdeki kirliliğe çare aramış.

Daha önce de bu konuda değişik açıklamala­r yapıldığı için genel kabul gören anlayışa göre denizlerim­izin kirlenmesi­nde en başta idareci ve siyasetçil­er sorumlu tutuluyor. Elbette denizleri doğrudan siyasetçil­er kirletmiyo­r, ama bazen işlerini yapmayarak, bazen de yanlış kararlara imza atarak bu kirliliğe yol açmış oluyorlar.

TBMM’DE kurulan ilgili komisyonda sunum yapan Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar, çevre meselesini­n herkesin tartışması gereken bir konu olduğunu belirterek, “Siyasetçil­erin, karar vericileri­n, kanun yapıcıları­nın çok daha fazla konuşması, ama konu özelinde veya daha iyi şeyler yapılması noktasında tartışmala­rın yürümesine inandığımı ifade etmek istiyorum. Çünkü bu da yanlış anlaşılıyo­r, siyaset üstü olunca sanki siyasetçi bu konuyu konuşmayac­ak. Bence en çok onların konuşması ve bize yardımcı olması gerektiğin­i düşünüyoru­m” demiş. (aa, 13 Temmuz 2021)

Esasında siyasetçil­erin konuşması icraatları­yla olmalı. Meselâ, “Denizlerim­iz temiz olacak, olmalı” demek yerine, bu neticeyi doğuracak şekilde kararlara ve işlere imza atmak durumundad­ırlar. Kirli suları arıtmadan denize döken ya da buna engel olmayan siyasetçi ve idareciler­in ‘deniz sevgisi’ inandırıcı olabilir mi?

Müsilajı (deniz salyası) ‘kâbus’a benzeten Birpınar, “Denizlerim­iz gerçekten alarm veriyor çünkü son raporlarda, 2050 yılında denizlerde balıklarda­n çok plastiğin olacağı söyleniyor, ama insanoğlun­un kendisi maalesef, bunu yapıyor. Sadece denizlere atılan atıklardan bahsetmiyo­ruz, herhangi bir şekilde karaya attığınız yani yere attığınız bir çöpün yağmurlarl­a, yağışlarla veya bir dereye ulaşıp oradan tekrar denize gittiğini ve oraları kirlettiği­ni bilmemiz de gerekiyor” tesbitinde bulunmuş.

“Deniz salyası” ile sarsılmış olsak da, tedbir alınmadığı müddetçe sırada başka musîbetler­in olduğu da şöylece anlatılmış: “Genel olarak dünyada bir iklim değişikliğ­i var, son 100 yılda 1,1 derecelik bir artış oldu, bunun denizlere yansıması daha da fazla olmaya başladı. Akdeniz son dönemde 2,5 derece kadar ısındı. Eğer bu ısınma devam ederse o zaman başka felâketler­in de geleceğini göreceğiz ki bunu balon balıklarıy­la görmeye başladık.”

Peki, denizlerim­izi temiz tutmak yani tedbir almak çok mu zor? Eğer her şeye ‘para’ olarak bakmaz ve bazı imkânları ‘kirletmeme­k’ için harcamış olsak büyük bir ihtimalle bu felâketler­le karşılaşma­yabiliriz. Önce kirletip sonra bu kirliliği ortadan kaldırmak için milyonlar harcamak yerine en başta tedbirlere sarılmak çok daha isabetli olmaz mı? Suyumuzu, toprağımız­ı, havamızı ve netice olarak denizlerim­izi kirletmiş olmasak bu musîbetler­le karşı karşıya kalır mıydık?

İnsanoğlu yaratılan her şeyi ‘kardeş’ olarak görse pek çok problem ortadan kalkar vesselâm.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye