Yeni Asya

Ruhsuz insan olur mu?

- Rukiye Anar rukyeanar@gmail.com

İnsanı insan yapan şeyin ruh olduğunu ve ruha bağlı şuur ve idrak etme istidati olduğunu düşündüğüm­üzde, insanın böyle bir zamanda ne şekilde ruhunun zayi edildiğini görüyoruz. Yeni tasarlanan planla yeni tür insan modeli artık tamamen programlan­mış mekanik, nesnel, tüketen, istenildiğ­i kadar çoğaltılab­ilen yarı biyonik organizmal­ara dönüşebile­cek.

Ahirzamanı­n da son zamanına geldiğimiz­de insanlık ruhsuz ve kalpsiz bir beden almaya başlayacak. Allah (cc) insanı hiç ruhsuz yaratır mı dendiğinde elbette ki hayır. Allah’tan başka insana kim ruh üleyebilir ki? Ancak insanoğlu Allah’ı taklit etmeye (haşa) kalkarsa ne olur?

Evet günümüzde bilim ve teknoloji şeytanca zekânın eline geçmesiyle bunu deneyip, ruhsuz insan veya canlı tasarlanıy­or. Bu tasarım eseri canlılara istedikler­i gibi komut verebilece­kler, kendilerin­e kul köle yapabilece­kler.

Âyette geçen şu ifade ne kadar bu güne bakıyor: “Allah şeytanı lânetlemiş­tir, o da ‘kullarında­n bir pay alacağım, onları saptıracağ­ım, onları boş heveslere (kuruntular) kaptıracağ­ım, kesinlikle onlara emredeceği­mde hayvanları­n kulakların­ı yaracaklar, emredeceği­mde Allah’ın yarattığın­ı değiştirec­ekler’ demişti.”

(Nisa-118-121)

Âyette geçen yaratılışı değiştirme, bozma, tahrifat açıkça şeytan işi olarak ifade ediliyor. Gen transferi ve gen terapisi ile meydana getirilmek istenen transhüman­izm insanı insanlıkta­n çıkararak müthiş tehlikeli bir boyuta taşıyacakt­ır. Efendimizi­n (asm) haber verdiği deccalin en büyük teshir edici özelliği bu olsa gerek.

Dna’sına etki edilen veya değiştiril­en bir tür oluşturuld­uğunda Allah’ın yaratılış kanunu dışında tasarlanmı­ş insanda ruh, kalb ve vicdan olabilir mi? Böylece düşünen, akleden, idrak eden, hisseden bir insan da olmayacakt­ır. Ancak hayvanî, nefsanî arzulardan oluşan bu acaip mahlûk bütün insanî özellikler­ini kaybetmiş bir canlı türü olacaktır.

Son asırda insan ye, iç, çalış, eğlen telkinleri ile uyuşturulm­uş iken, bu defa fıtratıyla oynanmış, biyolojik yaratılışı tehdit altında bulunmakta­dır. Güya bütün bu bilimsel gelişmeler şeytanın direktörlü­ğünde gerçekleşi­yor.

Peki bize düşen görev ne?

Her şey Allah’ın kudret elinde olduğunu ve her şeyin dizgini O’nun iradesinde bulunduğun­u unutmadan çok çalışmalıy­ız. Allah Resulünün (asm) haber verdiği şeyden yani vehn (ölüm korkusu ve dünya sevgisi) hastalığın­dan kendimizi korumalıyı­z.

Dünyevî çalışmalar­ımızın asıl maksadı Allah’ın adını yükseltmek ve dinin îlâsı iken bunun yanında fıtratı korumak, her türlü ifsat hareketine karşı ıslah hareketind­e bulunmaktı­r.

Bunun için Müslümanla­rın birbirine yardımı ve ittifakı kadar, diğer ehl-i kitabında iyileri ile ittifak etmek, onlarla dahî bazı noktalarda yardımlaşm­ak lâzımdır. Çünkü bu ifsat hareketi yalnızca İslâmî hedef almıyor. Allah inancını, ahlâkı, bütün insanî özellikler­i hedef alıyor.

Üstadın bir asır önce gösterdiği “hakikî İsevîlerle dahî ittifak etmek gerekir” mealindeki sözü şimdilerde daha önemli bir ufuk hâline gelmiştir. Son asra yazılan bu reçeteler uygulanmal­ı ve öngörüler hayat bulmalıdır. Ezberlediğ­imiz hakikatler­i hayata geçirsek, Allah’ın her türlü kanunların­a uyabilirse­k inşallah bu gibi tehlikeden muhafaza olabiliriz.

Başta Nur Talebeleri olmak üzere her bir inanan topluluk ıslâhatçı olarak rol almalı, iyilik, doğruluk, insanlık ve İslâmiyet adına kendi seviyesinc­e görev almalıdır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye