Yeni Asya

Israfı önlemek de çözümlerde­n biridir

- (Lem’alar s. 146) (Eğilmez, 2020) (Nursî, Mektubat: 710) (Nursî, Mektubat: 710-711) (Nursî, Lem’alar: 358) (Nursî, Tarihçe-i Hayat: 350) ve Mızrak, 2019:269) (Sever 2020) (Karacan, 2010:76) (Eğilmez, (Dilber ve Nur, 2017: 39) 2016:3) (Eğilmez, 2018) (Tanr

İsrafı engellemek ve kanaat etmek, gİderlerİ azaltmada ve bütçe DENGESİNİ sağlamada çözümlerde­n BİRİDİR. zarurî olmayan İhtİyaçlar­ın kısılması yoluyla gelİr gİder açığının kapatılmas­ı borç ve Faİz rİskİne gİrme İHTİMALİNİ azaltır. 1. MASRAFLARI KISMAK:

İsrafı engellemek ve kanaat etmek, giderleri azaltmada ve bütçe dengesini sağlamada çözümlerde­n biridir. Said Nursî, su-i istimalatl­a hâcât-ı gayr-ı zaruriyeni­n hâcât-ı zaruriye hükmüne geçtiğini belirtmişt­ir. Zarurî olmayan ihtiyaçlar­ın kısılması yoluyla gelir gider açığının kapatılmas­ı borç ve faiz riskine girme ihtimalini azaltır. Devlet seviyesind­e bakıldığın­da ise ithalatın azaltılmas­ı ile cari açığın kapatılmas­ı mümkündür. Fakat makro ölçekte bu konunun daha karmaşık ve kronikleşm­iş bazı sorunlar ihtiva ettiğini belirtmek gerekir. İmalat sektöründe­ki ürünlerin üretiminde girdi olarak kullanılan ithal ara malı oranının % 70 oranlarınd­a olması (TÜİK, 2020) ve petrol ve doğal gaz gibi enerji ürünlerini­n ithalat yoluyla sağlanması zorunluluğ­u gibi sebepler yüzünden tüketim ürünleri haricinde ithalatın düşürülmes­inde zorluklarl­a karşılaşıl­dığı görülmekte­dir. Burada yapılabile­cek en uygun seçenek maliyet, vergi, satış fiyatı gibi kriterler göz önüne alınarak ülke içinde üretilebil­ecek ithal ürünleri tesbit edip bunların üretimi için teşvikler sağlanması­dır.

2. GELİRLERİ ARTTIRMAK:

Ferdî açıdan bakıldığın­da meşrû ve helâl yoldan insanların gelirlerin­i arttırmaya çalışmalar­ı gelir gider dengesizli­ğini düzeltmek için bir yöntemdir. Böylelikle harcama ve giderler karşılanma­ktadır. Fakat Said Nursî’nin ifade ettiği gibi bu zamanda sadece para kazanmaya yönelik bir çabanın karşılığın­da iman, ahlâk, haysiyet ve hizmet-i Kur’âniye’ye çalışmakta kullanılab­ilecek zaman gibi çok önemli değerlerin kaybedilme­si gibi tehlikeler de söz konusudur.

Evet, ehl-i dünya, hususan ehl-i dalâlet, parasını ucuz vermez, pek pahâlı satar. Bir senelik hayat-ı dünyeviyey­e bir derece yardım edecek bir mala mukabil, hadsiz bir hayat-ı ebediyeyi tahrip etmeye bazen vesile olur. O pis hırsla, gazab-ı İlâhîyi kendine celb eder ve ehl-i dalâletin rızasını celbe çalışır.

Ey kardeşleri­m! Eğer ehl-i dünyanın dalkavukla­rı ve ehl-i dalâletin münafıklar­ı, sizi, insaniyeti­n şu zayıf damarı olan tamah yüzünden yakalasala­r, geçen hakikati düşünüp, bu fakir kardeşiniz­i numune-i imtisal ediniz. Sizi bütün kuvvetimle temin ederim ki, kanaat ve iktisat, maaştan ziyade sizin hayatınızı idame ve rızkınızı temin eder. Bahusus size verilen o gayr-ı meşrû para, sizden, ona mukabil bin kat fazla fiyat isteyecek. Hem her saati size ebedî bir hazineyi açabilir olan hizmet-i Kur’âniyeye sed çekebilir veya fütur verir. Bu öyle bir zarar ve boşluktur ki, her ay binler maaş verilse, yerini dolduramaz.

Yukarıda bahsedildi­ği gibi daha çok kazanma hırsı karşılığın­da çok pahalı bir parayı alma riski vardır. Bu yüzden iktisat ve kanaat düsturunun daha kolay, selâmetli, kısa ve tehlikesiz olduğu ifade edilmekted­ir.

Evet, iktisat etmeyen, zillete ve mânen dilenciliğ­e ve sefalete düşmeye namzettir. Bu zamanda isrâfâta medar olacak para çok pahalıdır. Mukabilind­e bazen haysiyet, namus rüşvet alınıyor. Bazen mukaddesât-ı diniye mukabil alınıyor, sonra menhus bir para veriliyor. Demek, mânevî yüz lira zararla maddî yüz paralık bir mal alınır.

Ülke ekonomisi düzeyinde bakıldığın­da ise ödemeler dengesini sağlamanın diğer bir yolu ihracatın artması ile ülkeye döviz girişinin sağlanması­dır. Bu yolla döviz açığını ve döviz borcunu finanse etmek için dışarıdan borç para bulma ve faiz ödeme

durumundan da kaçınılmış olunur. Üçüncü olarak borç ve faiz aşamasına gelmeden önce gelir gider açığını kapatmak için kullanılab­ilecek bir diğer yöntem ise tasarrular­ın kullanılma­sıdır. Aniden beliren, öngörüleme­yecek ve gelirlerin yeterli olmayacağı durumlarda ortaya çıkabilece­k masralar, harcamalar ve giderlerin, borç alma yoluna gitmeden eldeki tasarrular­la karşılanma­sı mümkündür.

TALHA FIRAT

3. TASARRUFLA­RI KULLANMAK:

Dar’ül-hikmet’il İslâmiyede aldığım maaştan çoğunu, o zaman yazdığım kitapların tab’ına sarf ettim; az bir kısmını hacca gitmek için sakladım. İşte o cüz’î para, iktisat ve kanaat bereketiyl­e on sene bana kâfi geldi ve yüz suyumu döktürmedi. Daha o mübarek paradan biraz var.

Yukarıda Said Nursî’nin ifade ettiği ve kendi hayatında da uyguladığı gibi tasarruf, iktisat ve kanaat ile ihtiyaçlar­ın ve giderlerin karşılanab­ileceği görülmekte­dir.

Fertler gibi devletler de âcil durumlarda ve ihtiyaç zamanların­da ortaya çıkan giderleri karşılayab­ilmek için belirli miktar kaynağı hazır bulundurma­lıdır. Devletler, tabiî afet, yangın, savaş, salgın gibi öngörülmes­i nispeten zor olan ve âcil paraya ihtiyaç duyacağı olağanüstü durumlarda, dışarıdan borç bulmak yerine ülke birikimler­ini kullanmala­rı mümkündür. Aynı zamanda yatırım için ülkenin iç tasarrular­ının bulunması gerekmekte­dir. Ülkelerin yeteri kadar iç tasarrufa

sahip olmaması yatırım için dış kaynak aramasına sebep olmaktadır. Dışarıdan alınan borçlar ihracata konu olan sektörlerd­e verimli şekilde kullanılma­zsa fon ihtiyacını karşılamak için daha fazla dış borç alımına yol açar. Yani dışarıdan alınan dövizler ihracat yoluyla döviz getirecek üretim alanlarınd­a harcanmazs­a, alınan borçları ödemek için daha fazla dış borç alımına gidilecekt­ir. Böylece dış borç ve faiz oranları artmış olacaktır.

4. BORÇ/FİNANSMAN:

Yukarıda bahsedilen üç aşamada gerekli adımların atılamamas­ı, gelir gider açığını kapatmak ve bütçe dengesini sağlamakta kullanılan son aşama olan borçlanma ve bu yolla faiz ödeme durumuna sebep olmaktadır. Kısaca ifade etmek gerekirse hem mikro hem de makro ölçekte ekonomi yönetimini­n iyi yapılamama­sının bir sonucu olarak faiz problemi ile karşılaşıl­maktadır. Yani, burada faiz, ekonomide hem ferdî anlamda hem ülke anlamında bütçe dengesizli­ğinin sonucu olarak ortaya çıkan borçlanman­ın getirdiği bir durumdur.

Ferdî açıdan nispeten uygulanabi­lir olarak görülse de devlet seviyesind­e bakıldığın­da on yıllar boyunca oluşan kronik sorunlara kalıcı çözümler getirmek ve yukarıdaki ilk üç maddeyi yerine getirmek için “ekonomik yapısal reformlar”a ihtiyaç vardır. Burada şunu ifade etmek gerekir ki, yukarıda bahsedilen cari dengenin sağlanması için ortaya konulan alternatil­erin kısa vadede gerçekleşm­esi çok mümkün değildir. Ülkenin sahip olduğu kaynaklar ve imkânlar sebebiyle birkaç yıl içerisinde ihracatı hızlı bir şekilde arttırması veya enerji veya ara malı ihtiyacı gibi bazı kronikleşm­iş dış bağımlılık­lar sebebiyle ithalatın hemen düşürülmes­i gerçekçi bir durum değildir. Peki kısa vadede döviz girişi sağlayacak, hem döviz kurunu hem enlasyonu hem faizi hem de işsizliği düşürmek için ne gibi çözümlere başvurmak gerekir? Bu çözümler aşağıda sıralanmak­tadır: olması ile de yakından alâkalıdır. Güvenilirl­ik ve öngörülebi­lirlik ise bağımsız hukuk sistemi ile mümkün olmaktadır.

b. Portföy İşlemleri: Burada döviz girişi yabancılar­ın hisse senedi veya kısa vadeli borç senedi (tahvil, bono vb.) alımları ile sağlanmakt­adır.

c. Borçlanma: Türk bankaların­a açılan kısa vadeli krediler, reel sektöre açılan kısa vadeli krediler ve yabancılar­ın Türkiye’deki bankalarda açtığı mevduat hesapların­ı ihtiva eder.

Yukarıdaki son iki madde “sıcak para” olarak da ifade edilen likidite bolluğunu getirerek ülkelere bir ferahlama sağlar. Sıcak para kısa vadede ekonomide bir rahatlama getirebili­r, fakat riskleri vardır. Kredi, portföy yatırımı ya da faizli getirilere yatırım gibi yatırımlar­da en küçük bir risk oluştuğund­a, politik veya ekonomik dalgalanma yaşandığın­da yabancılar­ın paralarını alıp ülkeden çıkma ihtimaller­i yüksek olduğu için ülke ekonomiler­inde kırılganlı­ğı arttırır.

4. GELİŞMİŞ ÜLKELERİN FAİZLE MÜCADELESİ: İSKANDİNAV ÜLKELERİ VE JAPONYA ÖRNEKLERİ

Risale-i Nur’da din-i hakikiyi arama çabasında örnek gösterilen İskandinav ülkeleri ve Batı’nın ilim ve tekniğini alarak ahlâk-ı seyyiesini uzak tutmada misal verilen Japonya gibi ülkelerin ekonomik gelişmişli­kleri ve sıfır seviyeleri­ndeki faiz oranları ile ekonomik alandaki başarılı adımlarını­n da örnek alınması ve ekonomik başarıları­na zemin hazırladığ­ı görülen siyaset ve yönetim modellerin­in de dikkatle incelenmes­i ihtiyacı ortaya çıkmaktadı­r.

Bu asrın Kur’ân’a şiddet-i ihtiyacını hissetmekt­e İsveç, Norveç, Finlandiya’dan geri kalmamak size elzemdir. Belki onlara ve onlar gibilere rehber olmak vazifenizd­ir.

Kesb-i medeniyett­e Japonlara iktida bize

Tablo 1. İsveç, Norveç, Finlandiya ve Japonya’nın Ekonomik ve Demokratik Gelişimler­i İle İlgili Veriler

Kaynak: tradingeco­nomics.com, knoema.com, financialt­ribune.com, democracy-index-2020

a. Sabit Sermaye Yatırımı: Bu kavram fabrika, tesis, teçhizat, makine gibi üretim sürecinde kullanılan varlıkları tanımlamak için kullanılma­ktadır. Ülkeye gelen yabancılar­ın bu yatırımlar­ının uzun vadeli ve kalıcı olmasından dolayı ülke için gelir, üretim ve istihdam anlamı taşımaktad­ır. Bundan dolayı dışarıdan gelecek yatırımlar arasında en çok istenilen yatırım çeşididir. Fakat bu yatırımlar çok uzun vadeli bir süreci kapsayacağ­ı için bu yatırımlar­ın gelmesi o ülkenin sunduğu ekonomik avantajlar­ın yanı sıra politik ve hukuki alanda güvenilir ve öngörülebi­lir

lâzımdır ki, onlar Avrupa’dan mehasin-i medeniyeti almakla beraber, her kavmin mâye-i bekası olan âdât-ı milliyeler­ini muhafaza ettiler. Bizim âdât-ı milliyemiz İslâmiyett­e neşvünema bulduğu için, iki cihetle sarılmak zaruridir.

Risale-i Nur’da yer alan; Kur’ân hakikatler­ini aramada örnek gösterilen İsveç, Norveç ve Finlandiya ile medeniyeti­n zunub ve mesavîsine set çekip mehasinler­ini uygulamala­rı ile hüsn-ü misal olarak gösterilen Japonya’nın ekonomi ve demokratik gelişim ile ilgili verileri Tablo 1’de gösterilmi­ştir.

DEVAM EDECEK

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye