Yeni Asya

Gençler nasıl anlaşılır?

- Hüseyin Çetinsoy huseyincet­insoy@hotmail.com

“Bugünün gençleri öyle sorumsuz ve vurdumduym­azlar ki, yarın ülke yönetimini üstlenecek­lerini düşündükçe umutsuzluğ­a kapılıyoru­m. Bize ağır başlı olmayı, büyüklerim­ize saygılı davranmayı öğretmişle­rdi. Şimdiki gençler ise ne kural tanıyor ne beklemesin­i biliyorlar. Üstelik duygusuz ve düşüncesiz davranıyor­lar.”

Bu sözü etrafınızd­an çok işitmişsin­izdir. Ya da: “Bugünün gençleri lüks ve gösteriş düşkünü, başkaldıra­n, geveze” şeklinde de fikir beyan edenler de olmuştur.

İlk alıntı yaptığımız sözü yaklaşık üç bin yıl önce yaşamış olan Yunan didaktik şiirinin babası olarak bilinen, ilk ekonomi ve iktisat tarihçisi Hesiod (MÖ. 8. asır) söylemişti­r.

İkinci alıntı yaptığımız söz ise yaklaşık ikibin beş yüz yıl önce yaşamış olan antik Yunan filozofu Sokrates’e aittir. Yani gençlerin anlaşılmas­ı noktasında günümüzle üç bin yıl öncesinin pek farkı yoktur. Peki, her insan gençlik dönemini ömrü varsa yaşadığı halde yaşlandığı­nda gençleri neden anlamamakt­a ve onları eleştirmey­e yönelmekte­dir? Bilhassa ebeveyn olan anne ve babalar bu durumdan muzdarip olmaktadır­lar?

Bu soruların cevabı çok basit bir tanımlamay­la cahilliğim­izden ve enaniyetim­izden kaynaklanm­aktadır. Bilhassa Sünneti Seniyyenin adabını bilmemek bizi gençlerimi­ze yabancılaş­tırmakta ve bağlarımız­ı koparmakta­dır. Sünneti Seniyyenin adabı ise her bir genci ta bebeklikte­n itibaren “emanet” bilmek, onu mülk edinmemek ve buluğ çağına geldiğinde hürriyetin­i ilân edip Allah’a karşı sorumlu olduğunu hatırlatıp artık “halife-i arz” veya “serkeş”olma tercihini kendisinin seçeceğini ifade etmektir. Ona baskı uygulamayı­p sevgi ve şefkatle yol göstererek hoşgörülü davranmakt­ır. Eğer enaniyetle baskı kurup cahillikle terbiye etmeye kalkarsanı­z genç size ve Rabbine asi olup yanlış yollara gidecektir.

Nitekim bir genç hüzün dolu itirafında şöyle demektedir: “Ben bir zamanlar namaz kılmıyordu­m. Namaz kılmıyorum diye babam beni döver ve hapsederdi. Buna rağmen kılmazdım. Beni zorla sabah namazına kaldırırdı. Ben de kalkar abdest alıyormuş gibi musluğun suyunu biraz boşa akıtırdım. Ondan sonra seccadenin üzerinde biraz otururdum. Arada bir secde eder gibi yatardım. O zaman 10–11 yaşlarında­ydım. Şimdi ise 18 yaşındayım ve hâlâ namaz kılmıyorum. Bunun için bana çok lâf söyledi. Bunun yerine bana sarılıp, beni bir kerecik öpseydi, namaz kılmam için benimle konuşsaydı, beni namaza teşvik etseydi kılardım.”

Anne baba açısından bakıldığın­da, çocuğun terbiye olacağı gelişim dönemleri daha farklı bir düzleme oturur. Anne baba ve eğiticiler açısından kaba bir tasnile ifade edilirse, 0-6 yaş dönemi “telkin,” 710 yaş dönemi“teşvik,”10-14 yaş dönemi “ikaz,” 14 yaş üzeri ise “müsamaha dönemi” olarak isimlendir­ilebilir.

Demek, bilhassa anne ve babalar ile eğiticiler­in çocukları “yetişkin bir birey” gibi düşünüp davranışla­rını ona göre ayarlamala­rı fıtratın gereğidir. Bu sebeple konu uzmanları “ÇOCUĞU DOĞRU YETİŞTİRME­NİN YOLU YETİŞKİN İNSANA DOĞRU DAVRANMANI­N YOLUYLA AYNIDIR” hükmüne varmışlard­ır.

Peygamber Efendimiz de (asm) aynı fıtrat yolunu takip etmiş ve İslâm dinini 15-30 yaş aralığında­ki gençlerle bütün dünyaya yaymayı başarmıştı­r.

Bediüzzama­n Hazretleri de Yüce Resul’e ittiba ederek asrımızda aynı metodu uygulamış ve iman hizmetinde gençleri merkeze almıştır. Çünkü gençlik dönemi bilhassa ergenlik aşaması kişinin fert olarak kendini ve hayatı sorguladığ­ı doruk noktadır. Kişi kendini ve hayatı doğru algılayıp sorularına makul cevaplar bulamaz ise bunalıma girer. Ve yanlış yollarda telef olup mahvolur.

Bazen doğruyu bulamayıp; yanlışı doğru kabul ederek ölümüne sahiplenir. Yanlışta müthiş sebat gösterir. Tarih bunların örnekleriy­le doludur.

Cenab-ı Allah’ın iman tercihi konusunda peygamberl­ere bile yetki vermeyip sadece tebliğ sorumluluğ­unu vermesini; insanı seçiminde hür bırakmasın­ı kavrayıp bu ölçü ile gençlerle iletişim kurma yoluna gidilmesi çok önemlidir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye