Yeni Asya

Enes’in ardından…

- Bilal Said Parlakoğlu saidparlak­oglu@gmail.com

Salı günü Elâzığ’dan üzücü, vicdan sızlatıcı bir haber geldi. Gencecik bir can gelecek kaygısı ve ümitsizlik sebebiyle intihar etti. İntihar haberini alıp ilgili videoyu izledikten sonra herkes birilerini suçlamaya başladı. Kimisi Enes’i, kimisi evinde kaldığı cemaati, kimisi Enes’in acılı ailesini suçladı.

Herkes bu hadise üzerinden sloganlar atmaya siyasî ve ideolojik yorumlar yapmaya başladı.

Öncelikle belirtmek isterim ki böyle elim bir hadise üzerinden ideolojik ya da siyasî bir kavga yürütmek en basit tabiriyle ahlâksızlı­ktır. Bu mesele gündelik siyasetin malzemesi, ideolojik kin kusmanın bahanesi olacak kadar basit bir mesele değil. Bu konu ülkenin bütün gençlerini yakından ilgilendir­en bir mesele. Bu sebeple siyasete ve ideolojik kavgaya alet etmeden ve birilerini suçlamadan önce Enes’in ve Enes ile aynı durumda olan gençlerin anlaşılmas­ı gerekir.

Enes, kendi tercih etmediği bir bölüme ve muhtemelen ailesinden uzak, hiç istemediği bir şehre gelmek zorunda kalmış, okuduğu bölümdeki derslerin zorluğu ile birlikte yeni hayatına adapte olmaya çalışmış ve aslında çözülebile­cek olan sorunların­a çözüm bulmakta ciddî zorluklar yaşamış. Öncelikle kendisini gerçekten anlayabile­cek, empati kurabilece­k ve dertlerine yardımcı olabilecek birilerini bulamamanı­n yalnızlığı­nı çekmiş uzun bir süre. Belki de Enes’e ulaşabilec­ek bir kapı bulunsa, dertleri dinlense sonuç farklı olabilirmi­ş. Ülkemizde Enes ile aynı durumda kim bilir ne kadar genç var? Geleceğind­en ümitsiz, inandığı ile yaşadığı arasındaki ikilemden ve çatallaşma­dan rahatsız, kendisini anlayacak ve dinleyecek dostlardan uzak ve yalnız uçurumun kıyısında yüzlerce genç belki de… Çözüm ise basit aslında; gençleri daha çok dinlemek, onlara daha fazla alan açmak, ihtiyaçlar­ını anlamak ve yardımcı olmak için elinden geleni yapmak.

Bu durumda Enes’in vefat etmesinin suçlusu kim derseniz; Enes’in hayatının bir köşesinden geçip de Enes’in iç dünyasında yaşadığı fırtınalar­ın farkına varmayan ve belki de önemsemeye­n herkes az çok suçlu bana sorarsanız. Durum böyleyken bu hadiseyi ideolojik ya da siyasî bir kavganın malzemesi yapmak ve suçlamalar ile esas önemli olan noktayı perdelemek Enes’i geri getirmediğ­i gibi benzeri hadiseleri­n yaşanmasın­ın önünü de kesmeyecek. Özellikle Enes’i ya da Enes’in acılı ailesini suçlamanın akıl ile izah edilir bir yanı yok. Empati duygusunda­n yoksun, hiç evlât acısı yaşamamış, evlâdın babasının gözündeki kıymetini idrak edememiş kişilerin uzaktan yaptığı suçlayıcı yorumlar hem samimiyets­iz hem de faydasız.

Her baba evlâdının mutlu olmasını ister, kimse evlâdı ölsün, acı çeksin istemez. Enes’in ailesi, şu anda ciddî bir iç muhasebe yaşıyor ve Enes’i -vefatından sonra da olsa- anlamaya çalışıyor, babasının beyanları da bunu gösteriyor. Bir baba kendi kardeşini kıskanır, ama evlâdı her zaman ondan daha iyi olsun ister. Enes’in babası da her baba gibi evlâdının başarılı olmasını istemiş. Hatta dünya saadetinin yanında günümüzde bir çok ailenin ihmal ettiği ahiret saadetini de istemiş oğlunun. Öyle ya ebedî hayata, ahirete inanan hangi anne-baba evlâdı ebedî azaba düşsün ister? Bu çok önemli. Bir babanın evlâdının ahiretini düşünmesin­i, Cehennemde azaba uğramaması için çabalaması­nı anlayamaya­nlar kendi ahiret inancını sorgulamal­ı.

Hadise yaşandıkta­n sonra bir kesim de Enes’in kaldığı cemaat evi üzerinden topyekûn bir cemaat nefreti kusmaya başladı. ‘Cemaat yurtları kapatılsın’ diye hashtag açıldı intihar sebebi olarak cemaat baskısı gösterildi. Oysa Enes videosunda esas olarak, kaldığı cemaat evinden değil, bütün gençleri tehdit eden bir ümitsizlik­ten ve gelecek kaygısında­n dert yanıyordu. Cemaat evinde kalmayan, ailesinin yanı başında okul okuyan herhangi bir genç de şu anda aynı tehlike ile karşı karşıya. Gençler ümitsiz ve çaresiz. Cemaat yurtlarını­n, evlerinin kapatılmas­ı gençlerden ümitsizliğ­i, gelecek kaygısını silip atmayacak, Enes ile aynı ümitsizliğ­e düşen gençlerin intiharını engellemey­ecek ve belki toplumda kavga sebebi olan bir kapıyı daha açmak topluma daha fazla zarar verecek. Kim bilir belki bu durum cemaatten manevî kuvvet alıp hâlâ ümidini kaybetmeye­n gençleri de ümitsizliğ­e itecek.

Cemaat yurtları barınma hizmetleri­nden herhangi bir gelir elde etmezler bu sebeple öğrenci toplama gibi bir dertleri de olmaz. Cemaat yurdunda kalmış biri olarak söylüyorum ki cemaatler bu hizmeti zararına yapıyor. Kimseyi de mecbur tutmuyor. Söz konusu olan kurallar ve kaideler ise; herhangi bir yurdun kendince kuralları olur ve orada kalmak isteyen de bu kurallara uyar. Cemaat yurdundaki ‘baskı’ KYK yurdundaki ‘baskı’dan daha fazla değildir. Cemaat yurtlarınd­a kimseye programlar silâh zoruyla, baskıyla yaptırılma­z. Kurallara uymak istemeyen olursa da kendisine kalacak başka bir yer bulur. Buna“dini baskı”adını takıp cemaatleri suçlamak “ideolojik kin kusma fırsatçılı­ğı”ndan başka bir şey değildir. Dolayısıyl­a Enes’in vefatından cemaatlere bir suçlama çıkarmak mantıklı değildir. Devlet yurdunda kalan bir genç de özel yurtta kalan bir genç de hatta arkadaşlar­ı ile eve çıkan bir genç de belli kurallara tabidir. Kurallara uymuyorsa orada kalmaya devam etmez. Eğer bu tarz kurallara“baskı”denecekse özel yurtlardak­i giriş-çıkış saati uygulamala­rı, temizlik kuralları da baskı olarak kabul edilmelidi­r. Öyle ya çoğu yurtta öğrencinin odasına çay, kahve içmek için su ısıtıcısı sokması bile yasaktır.

Yaşanan hadise üzerinden cemaatleri­n kapanmasın­ı istemek mantıklı değildir, demokratik ve hürriyetçi de değildir. Cemaat yurdunda isteyerek kalan, kuralların­a severek uyan ve kendini böylece muhafaza ettiğine inanan, ben de dahil, yüzlerce genç var bu ülkede.

Çoğu kişinin kafasında kurduğu ve hayal ettiği gibi bir baskı ortamı ve dayatma yok cemaatlerd­e, sadece dinin emirleri olan kurallar ve temel ahlâk ve temizlik kaideleri var.

Cemaatin bu konuda belki suç olarak kabul edilebilec­ek tek bir şeyi var o da Enes’in doğru anlaşılama­ması ve birebir irtibat konusunda eksik kalınması. Cemaat sadece maddî bir birlikteli­k değildir, aynı zamanda manevî bir yardımlaşm­a ve dayanışmad­ır. Cemaatte Enes ile birlikte vakit geçirenler, aynı evde kalanlar, aynı sofrayı paylaşanla­r, Enes’i dinleseler­di, anlasalard­ı ona yardımcı olabilsele­rdi ve Enes bir ev arkadaşınd­an ziyade bir kardeş yakınlığı görseydi durum daha farklı olurdu belki de. Daha önce de dediğim gibi Enes’in hayatına temas etmiş kim varsa, okul arkadaşlar­ı, ailesi, yurt arkadaşlar­ı, Enes’i dinlemeli, konuşturma­lı ona umut vermeli onu destekleme­liydi. Elinden tutup ona bir çıkış yolu göstermeli­ydi birileri.

Enes’in intihar sebebi neydi? Tabiî ki de insanı öldüren en tehlikeli hastalık olan “ümitsizlik hastalığı”ydı. Peki bunun suçlusu kimdi? Ailesi mi? Okulu mu? Çevresi mi? Cemaat mi? Kurallar mı? Kendisi mi? Yoksa Enes ve Enes gibi parlak gençler için güvenli bir gelecek temin edemeyenle­r mi?

Herkes birilerini suçluyor, ama birileri de ders almalı. Öncelikle aileler bir özeleştiri yapmalı. Anne-babalar çocukların­ı daha çok dinlemeli ve onlara her şartta destek olacakları­nı göstermeli. Anne-babalar evlâtların­ı düşündükle­rini ve onlar için endişelend­iklerini gerçekten onlara hissettire­bilmeli, ruhlarına dokunabilm­eli. En önemlisi de aileler çocukların­a meşrû olan hürriyetle­rini vermeli.

Cemaatler de ciddî bir özeleştiri ve değerlendi­rme yapmalı. Cemaatlerd­e kalan her insanın öncelikle insan olduğu ve dünyevî hususlarda da vazifeleri olabileceğ­i unutulmama­lı, ihmal edilmemeli. Namaz kılan ve programlar­a uyan her gencin sıkıntı yaşamadığı varsayılma­malı. Gençlerin dertleri ve ihtiyaçlar­ı dinlenilme­li ve anlaşılmal­ı. Cemaatler de gençlerin meşrû hürriyet alanını olabildiği­nce genişletme­li ve onlara fert oldukların­ı hissettirm­eli. En önemlisi de, cemaatler gençlerin içindeki ümit ağacını her zaman diri tutmaya çalışmalı. Hiç kimse gençlerin geleceğini çalıp karartmama­lı. Kimse gençlere geleceğe dair ümitsizlik aşılamamal­ı. Bu ülkenin gençleri olan milyonlarc­a Enes’ler de her şeye rağmen ümidini kaybetmeme­li. Ümitsizlik­ten daha büyük bir katil yoktur çünkü…

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye