İktidardakilerin acziyetinin ifşası
Bir diğer çarpıklık, Kaşıkçı davası dosyasının Suudilere devrine itirazın reddine dair “Davanın devri, sanıklar açısından ‘kendi davalarının yargıcı olmak’sonucunu doğuracaktır. Suud yetkililerinin ülkemizde C. Kaşıkçı’ya karşı gerçekleştirdikleri pervâsız ve hunharca cinâyet, ülkemizin ‘ehil belde’ vasfına, devletimizin onur ve saygınlığına büyük saldırıdır” muhalefet şerhini koyan hâkimin İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığından Kahramanmaraş’a sürgünle âdeta “cezâlandırılması.”
Görünen o ki hâkim Nimet Demir’in muhalefet şerhinde kanuna göre “başka ülkede yargılanan ve haklarında hüküm verilen sanıklarla ilgili ülkemizde görülen davanın önceden yargılamayı yapan ülkeye devredilemeyeceği” hukuki değerlendirmesi karşısında çâresizlikle köşeye sıkışılmış.
“İddianamede Cemal Kaşıkçı’nın muhalif tavrı nedeniyle Suudi yetkililer tarafından ölümle tehdit edildiği, kendisine zarar veremeyecekleri inancıyla Türkiye’de bulunduğu, bunu yakın çevresine söylediği zikredilmektedir. (…) Eylemi gerçekleştiren fâillerin bulunup yargılanması, eylemleriyle mütenasip müeyyide uygulanması suretiyle sarsılan kamu düzeninin tamiri elzemdir” hükmüne hiçbir hukukî cevap bulunamamış…
Özetle, sırf siyasi sâiklerle “dosyanın devri” emrivakisine ilişkin hâkim Demir’in “Ne yapalım Suud yönetimi yargılamak için sanıkları vermiyor’acziyeti içinde davanın devri ve sanıklar hakkında kırmızı bültenin kaldırılması; toplumun adâlet, eşitlik, dürüstlük gibi değer yargılarıyla bağdaşmadığı” görüşü, “tek kişilik hükmet ucûbesi”nde “siyasetin sopası” haline getirilen yargının“tâlimat”la sürüklendiği vahim vaziyetini bir defa daha ifşa ediyor.