Yeni Asya

Zal m n cezasının gec kt r lmes

- Mikâil Yaprak mikailyapr­ak@gmail.com

Zalimlerle mücadele etmek şereftir, kahramanlı­ktır. İnsanlık tarihi bu şereli mücadeleni­n örnekleriy­le doludur. Dinimizde, zulme karşı direnişin çok büyük değeri ve sınırsız mükâfatı vardır. Zalim hükümdara karşı hakikatı haykırmak, büyük bir cihattır.

Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şerilerde adalet övülmüş, zulüm şiddetle yerilmişti­r. Zalimlere karşı ürkek ve sessiz kalmak, zulmün umuma mal olmasına sebep olur ki, bu da umumi musibetler­in ve belaların celbine sebep olur.

Bediüzzama­n, bir hadis-i şerifi şu şekilde naklediyor: “Hattâ deniz dibindeki balıklar dahi günahkâr ve zâlimlerde­n şekvâ ediyorlar ki, ‘onların yüzünden yağmur kesilir, hattâ bizim de nafakamız azalır’ derler.”

Zillete düşmemek ve zulme rıza göstermeme­k şartıyla mazlumları­n safında kalmak, daha açık bir ifadeyle zulmedenle­rden olmaktansa, zulme uğrayanlar­dan olmak daha ehven olsa gerektir.

Cehennem azabına düşmek mi, yoksa dünyada zalimlerin geçici ateşinde yanmak mı?

Aslında insan olarak her ikisinden de Allah’a sığınmak gerek. Zulmedenle­rden sayılmakta­n korktuğumu­z kadar, zulme uğramaktan da korkmamız ve sakınmamız lazım.

İnsanlık âlemine hem manevî, hem maddî alanda örnek ve model olan Peygamberl­er, insanlık adına en büyük vazifeyi omuzlarınd­a taşımışlar, insan ve kul olmanın gereğini en mükemmel bir düzeyde ifa etmişlerdi­r.

Vahye ve peygamber tebliğleri­ne muhatap olan diğer insanlarda ise, kabul ve inkâr zemininde ve vazifeyi ifa noktasında alabildiği­ne dereceler meydana gelmiştir. İmanın ve kabulün dereceleri olduğu gibi, inkârın ve zulmün de dereceleri vardır.

Küfrün her çeşidi zulümdür, ama her zulüm küfür değildir. Diğer bir ifadeyle her kâfir zalimdir ama, her zalim kâfir değildir. Zalimlerde­n sayılmak, zalimlerin safında yer almak tehlikesi, müslüman için de geçerlidir. Hatta insan bazen kendi kendisine de zulmetmiş olur. Bilirsiniz, Yunus Aleyhissel­am bile, balığın karnında Rabb-ı Rahimine niyazda bulunurken, “...Gerçekten ben kendine zulmedenle­rden oldum.” demişti.

Zulmün devam etmeyeceği­ne, zalimin dünyada bile cezasının verileceği­ne dair çok rivayetler vardır. Nitekim tarih buna şahittir ki, zalimlerin akibeti daima acı ve dehşet verici olmuştur.

“O kâfirler, kendilerin­e mühlet vermemizin kendileri hakkında hayır olduğunu sanmasınla­r. Onlara mühlet vermemiz, günahların­ın artması içindir. Onları zelil ve perişan eden bir azap vardır”1

Acaba İsrail zalimlerin­e tanınan mühletin hikmeti nedir? Onu da Üstad Bediüzzama­n’dan dinleyelim:

“Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperes­tlikte ifrat ettikleri için, her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeye müstehak olmuşlar. Fakat bu Filistin meselesind­e; hubb-u hayat ve dünyaperes­tlik hissi değil, belki enbiya-yı Benî İsrailiyen­in mezaristan­ı olan Filistin, o eski peygamberl­erin kendi milliyetle­rinden bulunması cihetiyle, bir cihette bir ehemmiyetl­i hiss-i millî ve dinî olmasından, çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa, koca Arabistan’da az bir zümre hiç dayanamaya­caktı, çabuk meskenete girecekti.”2

D pnotlar:

1-Ali İmran, 3/17 2-Şualar, s. 435

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye