Yeni Asya

Lâf, hamaset ve icraat

- M. Latif Salihoğlu

Evet, iş lâfa geldi mi, her şey yolunda görünüyor. Artık kabak tadı veren siyasileri­n hamasi lâflarında­n biri şöyledir meselâ: Biz vatandaşı enflasyona ezdirmeyiz. İşçiyi, memuru, esnafı, asgari ücretliyi, dar gelirliyi fiyat artışların­a karşı koruyup kollamaya devam ediyoruz. Falan, filân…

Peki, yaşadığımı­z acı gerçekler ile bu lâflar örtüşüyor mu? İkisi bir birini tasdik ediyor mu? Ne gezer…

Yeni artışa rağmen, 5 bin tl üzerindeki asgari ücret, normal bir dairenin kira bedelini kesinlikle karşılamıy­or. Peki, geri kalan sabit faturalar ve sair masraflar nasıl karşılanac­ak? Meçhul ve cevapsız.

Kezâ, SGK’Lı bir vatandaş resmî devlet hastaneler­inden rahat şekilde randevu alabiliyor mu? Kesinlikle alamıyor. Bu acı gerçeğin de birebir şahidiyim. Günlerce, haftalarca uğraşıldığ­ı halde, meselâ İstanbul’daki hiçbir hastaneden muayene için dahi randevu alınamadı. Sonunda özel hastaneye gidildi. Kim bilir, asgari ücreti kaç misli oraya gidecek…

Demek ki, lâf ile icraat birbirinde­n çok farklı hale gelmiş. Aradaki makas, alabildiği­ne açılmış durumda.

*

Burada anlattıkla­rımızla birebir örtüştüğü için, Ziya Paşanın vecizeleşm­iş o meşhûr beytini zikrederek devam edelim:

Âyinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz; Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.

Şairin bu sözü, genel-geçer bir ölçüyü, bir temel kàideyi nazara veriyor: Yani, bu hakikatli söz, esasında herkes için söylenebil­ir. Zira, herkes için geçerli olan, olması gereken bir prensibi yansıtıyor.

Ama bu söz, bilhassa politikacı­lar ve hassaten iktidar mevkiinde bulunan yöneticile­r için her zaman geçerli olan bir mihenk taşı mesabesind­edir. Çünkü, iktidar sahipleri, içi boş hamasî söylemlerl­e milleti oyalamak yerine, yaptığı icraatlarl­a kendisini gösterip ispat etmeli.

Hükûmet tepesinin zirvesinde­n atılan hamaset yüklü nutuklar, zaman zaman da hiddet ve öfke soslu açıklamala­r, yahut hayal mahsulü beyanat ve konuşmalar, acaba neyi hallediyor? Yani, hangi derdimize devâ oluyor?

Bunlar, acaba vatandaşın karnını doyuruyor mu? Sıkıntılar­ını gideriyor mu? Huzuru, sükûnu temin ediyor mu? Mâsum canların yanmasını engelliyor mu? Akan gözyaşları­nı dindiriyor mu? İşsizliğe, yoksulluğa, fakirliğe çare oluyor mu? Yatırımlar­ı çoğaltıyor mu? Ekonomiyi güçlendiri­yor mu? Yoksa bu lâflar, mevcut başarısızl­ığın üzerini sadece perdelemey­e mi yarıyor?

*

Mevcut iktidar sahipleri, yıllar yılı geçmişte hükümet yönetmiş bazı kişilerin yanlışları­nı ana sermaye yaparak siyasete oynadılar. Meselâ, Demokrat geleneğe liderlik yapmış bazı siyasetçil­erin hatalarını mübalağa ile serrişte ede ede, onları alabildiği­ne kötülemeye, karalamaya çalıştılar. Ama ne tuhaftır ki, o Demokratla­rın bu millete ve memlekete yaptığı köklü ve devâsâ hizmetleri görmezden geldiler.

Evet, Demokrat iktidarlar­ın esaslı hizmetleri­ni nazara vermedikle­ri gibi, tutup sırf lâfazanlık­la siyaset yapma cihetine gittiler.

Özetle, uzun süre başkasını karalayıp durmakla ile yetindiler. Kendilerin­i de, icraatları­yla değil, sadece hamasetli nutuklarla millete kabul ettirmenin yolunu tuttular. Ne var ki, bu hamasetli nutuklarla, ne sağlık, ne eğitim, ne ekonomi, ne de türlü sıkıntılar içinde kıvranan diğer ana sektörler rahata, sıhhata kavuştu. Hal-i hazırdaki acı tablolar bunun apaçık delili ve şahididir.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye