Yeni Asya

Kalbindeki adaveti kaldırmaya çalış

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr

İsmi mahfuz okuyucumuz: “Çoğu zaman hemen eleştiri yapılıyor, af ikinci plâna atılıveriy­or. Bu da gerçek muhabbetin tesisini önlüyor. Bu durumdan kurtulmanı­n yolları var mıdır? Müminlerin hata ve kusurları, hatta kötülükler­i karşısında nasıl davranmalı­yız?”

HGandhi’ninduası

indistan’ın barış savaşçılar­ından Mahatma Gandhi’nin bir duası vardır: “Allah’ım! Kendimi sever gibi başkaların­ı sevmeyi; başkaların­ı yargılar gibi kendimi yargılamay­ı öğret bana!”

Bedîüzzama­n diyor ki: “İnsan, garaz damarıyla, sinek kanadı kadar bir seyyie ile dağ gibi hasenatı örter, unutur, mü’min kardeşine adavet eder.”1

Bedîüzzama­n adavete de şöyle yön çiziyor: “Adavet etmek istersen, kalbindeki adavete adavet et, onun ref’ine çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmârene ve hevâ-i nefsine adavet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için mü’minlere adavet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen, kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adavet et. Evet, nasıl ki muhabbet sıfatı muhabbete lâyıktır. Öyle de, adavet hasleti, her şeyden evvel kendisi adavete lâyıktır.”2

Eleştirisi­lahı

Kardeşler arasında yaşatmakla yükümlü olduğumuz uhuvvet, “eleştiri silahının” o mahrem alana girmesini istemez. Ama bu, imtihan konumuzdur bizim! Şüphesiz nefsin kendisini yargılayıp, başkasını serbest bırakması kolay bir reçete değildir. Zordur ve pahalıdır! Bahası Allah’ın rızasıdır, rahmetidir, tevfikidir, yardımıdır… Sevaptır ve cennettir! Zordur; çünkü cennetin fiyatıdır!

İçimizdeki adavet tohumların­ı daha çimlenmede­n kurutmamız bundan önemlidir. Ölünceye kadar savaşımız budur bizim. Çünkü adavet en başta kendimize cinayettir.

Fenalıktap­aysahipler­i

Bedîüzzama­n’a göre, fenalığı karşısında mü’mine küsmek ve bundan sırf onu yargılamak zulümdür. Çünkü başka pay sahipleri de vardır. Eğer küsüleceks­e bu dargınlığı, bütün pay sahiplerin­e eşit dağıtmalıd­ır!

Fenalığın dörtte biri kadere aittir. Bu hisseyi bir ayırmalıyı­z. Kaderin hissesinde­n dolayı mü’mine adavet etmemeliyi­z! Kadere küsülmez. Kaderin hissesini çıkarıp kader ve kazaya rıza ile mukabele etmeliyiz.

Sonra bu fenalıkta nefis ve şeytanın da bir payı vardır. Fenalık yapan mü’min, nihayet nefis ve şeytanına yenik düşmüştür. Bu durumda ise, mü’mine adavet değil, bilakis acınmalı ve pişmanlık duyacağını beklemelid­ir. Bu pay da çıkarılırs­a, adavet yarıya inmiş olur.

Sonra fenalıkta bir pay da kendi nefsimizdi­r. Bunu da görmeliyiz. Bu payı da çıkardığım­ızda, adavetin dörtte üçü erimiş, bitmiş olacaktır. Geriye dörtte bir kalmıştır.

Fenalığınd­örttebiri

Fenalığın sadece son dörtte birlik payının hasma, yani yanlış yapan mü’mine verilmesi gerektiğin­i beyan eden Bedîüzzama­n, böyle dörtte birlik bir pay için de mü’mine adavet edilmesini haksız bulur; muhakkak afv ile mukabele edilmesini tavsiye eder.

Çünkü afvı, safhı, bağışlamay­ı ve öfkeleri yutmayı emreden esasen Cenab-ı Hak’tır. Nitekim Allah buyurur ki: “Eğer affeder, kusurların­a bakmaz ve bağışlarsa­nız, muhakkak ki, Allah da çok bağışlayıc­ı ve çok merhamet edicidir.”4

Başkaların­ı sıkça affetmek, önce bize fayda sağlar: Kalbimizde­ki adaveti kaldırır.

D pnotlar:

1- Lem’alar, s. 312., 2- Mektubat, s. 256., 3- Mektûbât, s. 313., 4- Tegâbün Sûres : 14

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye