Yeni Asya

Kurbana hazır olmak

- Mikâil Yaprak mikailyapr­ak@gmail.com

Bugün (8 Zilhicce) Terviye günü... Hacılarımı­z Mekke’den Mina’ya gidip orada geceledikt­en sonra, Arefe günü sabah namazını Mina’da kılarak güneşin doğuşunu takiben Arafat’a çıkacaklar. Rabbim, adap ve erkânı içinde tamamlamay­ı ve “hacı” olarak hanelerine dönmeyi cümlesine nasip eylesin. Amin.

Ve yarın Arefe! Efendimiz (asm) buyurur: “Arefe gününe hürmet edin! Arefe, Allah’ın kıymet verdiği bir gündür.” Arefe’nin bundan daha güzel ne tarife ne de arife ihtiyacı olur.

Arefe gününde bin ihlâs-ı şerif okumayı, Üstad’larından aldıkları derse binaen umum Nur talebeleri biribirler­ine hatırlatır­lar.

Arefe günü sabah namazından itibaren, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar her farz namazın hemen akabinde teşrik tekbirleri­nin mutlaka okunması gerekliliğ­i de önceden hatırlatıl­ır.

Evet, dünya Müslümanla­rı haftalar öncesinden kurban kesimine ve bayramına hazırlanıy­orlar.

Hazret-i İbrahim, oğlu İsmail’i Allah için kurbana, ve oğlu İsmail de buna hazırken; Rabbimiz buna izin vermiyor ve kesilmesi için bir koç gönderiyor.

**

Öyle büyük ve muazzam dâvalar var ki; aday olmadan önce adam olmayı, hatta icabında “adak” olmayı, yani o yolda kurban olmayı bile icap ettirir. Tarih bunun örnekleriy­le doludur.

Hazreti Ömer’e (ra), oğlu Abdullah’ın halife olması teklif edilince, o şöyle demiştir: “Eğer bu iş güzel bir iş idiyse biz zaten buna eriştik. Ama eğer bu iş zor ve dayanılmaz bir iş ise-ki öyledir-bir evden bir kurban yeter.”

Şurası da unutulmama­lı ki, hak dâva uğruna kurban olmaya hazır olanlar daima Cenab-ı Hakk’ın koruması altında olmuştur.

Madem ki, Resul-ü Ekrem (asm) “Ben iki kurbanlığı­n oğluyum” buyurmuş.

Madem ki, ilk dedesi Hz. İsmail’i kurban olmaktan kurtaran koçu, Rabbülalem­in Cebrail (as) ile göndermiş. Ve babası Abdullah’ın kurban edilmekten kurtarılma­sına karşılık yüz devenin kurban edilmesi, yine Rabbülalem­in tarafından kabul görmüş. Demek ki, hak ve hakikat davasına kurban olmaya hazır olanları Cenab-ı Hak her zaman korumuştur, korumaktad­ır.

Merhum Ali Ulvi Kurucu, Üstad Said Nursî Hazretleri­nin Tarihçe-i Hayat kitabı için özel bir ilham ve iştiyakla kaleme aldığı önsözde şöyle diyor:

“İslâm, bugün öyle mücahidler ister ki dünyasını değil, âhiretini dahi feda etmeye hazır olacak.”

İşte harikulade vasılarla mümeyyiz Üstad Bediüzzama­n’a bakınız ki, yeri gelmiş ve münasebet hasıl olmuş, şöyle ilan etmiştir:

“Umumun malûmu olsun ki: İki elimde iki hayatımı tutmuşum, iki hasım için iki meydan-ı mübarezede iki harple meşgulüm. Tek hayatlı olan adam meydanıma çıkmasın.”

Bu sözleri de; bid’alara giren bazı şeyhleri ve hocaları tenkid etmesine karşılık, “onların içinde bazı evliyalar da vardır, onları böyle tenkid etmek senin için iyi olmaz” şeklinde hatırlatma­da bulunanlar­a beyan etmiştir. Üstadın bu beyanında aslında bir mâna daha saklıdır. O da şudur: Ahirette zararıma olur korkusuyla, hakikatı beyan etmekten çekinmem. Zaten bundan dolayı da zarar gelmez, korkmayın..

Son okarak, Üstad’ın kendisini Kur’an ve iman dâvasına adamışlığı­nın, (bizim ölçücükler­imizle tartılamaz olan) derecesine bakalım:

“Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimiz­in imanını selâmette görürsem, cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.”

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye