Endülüs’te parlayan İslâm medeniyeti
Tarık bin Ziyad kumandasındaki 12 bin kişilik cengaver İslâm ordusu, Miladî tarihle 19 Temmuz 711 tarihi itibariyle İspanya topraklarına girerek fütûhata başladı.
Müslümanların İspanya mâcerası Milâdî 711 senesinde başladı. Bu tarihte İslâm dünyasının merkezi Şam’da olup, hilâfet ile saltanat Emeviler’in elindeydi.
Şam merkezli Emevilerin saltanatı 661’de başladı, 750’de sona erdi. Saltanat sırası, 750’den itibaren Abbasilere geçti.
Emeviler zamanında, Kuzey Afrika’nın fethi tamamlanmış, bu coğrafyada yaşayan Berberî kavimlerin çoğu Müslüman olmuştu. Müslümanlarla komşu olan İber Yarımadasındaki Fransa, İspanya ve Portekiz hükümetleri, bu gelişmeden tedirgin olmaya başladı.
En şiddetli rahatsızlığı duyanların başında ise, o tarihlerde İspanya’ya hükmeden ve Germen bir kavim olan Vizigotlar geliyordu. Başkenti Toledo olan Vizigot Kralığı ile Kuzey Afrika’daki Müslüman topluluklar arasındaki gerilim giderek tırmanmaya ve yer yer sıcak çatışmalar yaşanmaya başladı. Her biri ayrı bir kıt’ada yer almakla beraber, aralarında, bugün adına Cebelitarık Boğazı denen dar bir deniz koridoru vardı.
Merkezi Şam’da bulunan Emevi Devleti, Milâdî 700 senesinin başlarında Kuzey Afrika’nın tamamına hakim olmuş durumdaydı. Buranın idaresi ise, Afrika’daki valisi Musa bin Nusayr’a verilmişti. Vali Musa, Berberî asıllı bir kumandan olan Tarık bin Ziyad’ı 711 senesinde İspanya’daki Vizigotların üzerine göndermekle vazifelendirdi.
ENDÜLÜSİSLAMDEVLETİ
Vahşî Batı, İspanya’daki Müslümanlara bakarak medenîleşmeye başladı.
Endülüs, İber Yarımadasının bugünkü Güney İspanya bölgesinde Müslümanların yaklaşık 800 yıl müddetle (711– 1492) hakimiyet kurdukları geniş bir coğrafyanın adıdır.
Kuzey Afrika’daki Berberiler başta olmak üzere, birçok kabile ve hanedanın gelip yerleştiği İber Yarımadasında, en büyük güç ve tesir sahasına Endülüs Emevileri sahip olmuşlardır. Özellikle, Şam merkezli Emevi Saltanatının yıkılmasından (Milâdî 750) sonraki dönem itibariyle...
Endülüs Müslümanlarının hem kendi toplumlarına, hem de Avrupa halkına birçok sahada büyük hizmetleri olmuş, faydaları dokunmuştur: Temizlikte, mimaride, mühendislikte, tıpta, matematikte, cebirde, astronomide, geometride, fikir ve felsefede, fen ve san’atta, fizik ve kimya ilminde, şehir plânlamasında, hasılı ilim ve medeniyetin hemen her sahasında—üstad Bediüzzaman’ın tâbiriyle—avrupa’nın üstadı olmuşlardır.
Basiretli edip ve şair Ziya Paşa ise, bir beytinde Avrupa’yı galetten uyandıran Endülüs medeniyetinden şu şekilde söz eder:
Ger Endülüs olmasa ziyâdâr;
Kim Avrupa’yı ederdi bidâr? (Bidâr, uyandırmak demektir.)
*
Bediüzzaman diyor ki:
Ne vakit ehl–i İslâm dine ciddî sahip olmuşlarsa, o zamana nispeten yüksek terakki etmişler. Buna şahit, Avrupa’nın en büyük üstadı Endülüs devlet-i İslâmiyesidir. (Mektubat, 26. Mektup)