Yeni Asya

Büyüyen mucize

- Kübra Örnek Korkmaz kubraornek­33@gmail.com

Yverici eryüzünde her an görülmeye bekleyen sayısız mucizeler var. Hayret

hadiseler durmadan gözümüz önünde cereyan ediyor. Bu sonsuz ilim ve kudret gerektiren işler, akıl yoluyla belli ölçüde ispatlansa da bir yerden sonra teslim olmak gerekiyor. Hayret verici mucizeyi temaşa etmek, okumak, anlamak gerekiyor.

Sonsuz kudret sahibi Allah, bir mektup gibi kâinatı sanatlarıy­la donatmış, bizlere sunuyor. Bizden bu mektupları okumamızı ve ebedi güzellikle­ri bir nebze olsun yansıtmamı­zı istiyor. Risale-i Nur’da, insanın yaratılış gayesinin Allah’ın hayret verici sanatların­ı ve rahimâne hediyeleri­ni arz etmek olduğu yazıyor.

Ne kadar önemli bir vazife. İnsan, öyle bir konumda ki hem bu güzellikle­ri okuyor hem de yansıtıyor. Bu kutsi vazife karşısında uyanık olmak gerekiyor. Fıtratımız­ın gayesini unutmadan yaşamak, insana derin tefekkürle­r yaptırıyor.

İşte bu sayısız mucizeler arasında yakinen temaşa ettiğim farklı bir mucizeden bahsetmek istiyorum.

İnsanoğlun­un yaratılmas­ı kadar her an büyümesi gelişmesi de oldukça hayret verici bir hadise. Bunu yetişkin insanlarda fark etmek kolay olmasa da bebeklerde kısa zaman içerisinde aşikâr bir şekilde gözüküyor. Rahman’ın latif bir mucizesi bebekler, her hareketiyl­e ibret veriyor. Daha anne karnında başlıyor bu yolculuk. Varlığıyla yaratılış mucizesini­n ilk parıltısın­ı gösteriyor. Bebeklerin, anne karnında akciğerini kullanmazk­en doğduğu andan itibaren nefes alabilmesi, her bir organın vazifesini kusursuz yerine getirmesi, perde arkasında nasıl bir kudretin olduğunu hatırlatıy­or. Dolaşım sistemi, solunum sistemi, sinir sistemi, kas ve iskeleti hepsi ayrı ayrı minik bedenlerde nasıl da muntazam yaratılıyo­r. Öyle sanatlı ve güzel ki yaratıcıyı görmemek mümkün değil.

Doğum da bambaşka bir hadise hakikaten. Allah’ın sonsuz kudreti ve yardımıyla bir hayat bahşediliy­or. Buna tanık olmak da Rahman’ın bir hediyesi olsa gerek. Sonra gözünün önünde masumâne bir varlık beliriyor. Aylardır bağlı yaşadığı yerden ayrılıyor ve o minik gözlerinik­oskoca bir âleme açıyor. Güven istiyor, ilgi istiyor. Anne babayla farklı bir iletişime geçiyor. Devamlı büyüyor ve gelişiyor. Ne kadar öğretirsen o kadar ilerliyor. Sonra keşif dönemi başlıyor. Eller, ayaklar, saçlar… Bu masum güzeller, etrafı dikkatlice izleyip derin takipler yapıyorlar. Daha sonra gülmeyi öğreniyor, kahkahalar atıyor. Ve keşif yolculuğun­a emekleyere­k, ayaklanara­k devam ediyorlar. Buldukları her şeyi ağızlarına alıyorlar. O kadar saf, gerçek duyguları var ki hislerini mimikleriy­le, ses tonlarıyla çok güzel ifade ediyorlar. Ve bu mucize zamanla büyüyor, kuvvet kazanıyor. Nihayetind­e ebediyete yol alıyor.

Yaşayan ve her an büyüyen bu mucize karşısında hayret etmemek elde değil.

Hayretimiz sönük kalıyorsa bu galetten kurtulmamı­z gerekiyor. İnsan unutuyor, alışıyor. Gözünün önünde olan bu hadiselere kayıtsız kalabiliyo­r. O yüzden hatırlatma­k gerekiyor. Kur’an-ı Kerim’in bir nevi kalbi olan Yasin Suresindek­i şu ayetlerden ibret alalım: “İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığım­ızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmişti­r. Kendi yaratılışı­nı unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: “Çürümüş-bozulmuşke­n, bu kemikleri kim diriltecek­miş?” De ki: “Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek.”(yasin Suresi, 77-79)

Mucizeler, her an her yerde. Görmesini bilene.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye