Yeni Asya

Halil Uslu’yu rahmetle hatırlarke­n

- Çetin Acar çetinacar0­9@outlook.com

(Halil Uslu, 12 Kasım 2014’de Aydın’a gelmişti. Bu yazı 10 Ağustos 2015’te Yeni Asya’rda yayınlandı. Halil Uslu ağabeyin

vefat yıldönümü dolayısı tekrar paylaşıyor­uz. Ruhu şad olsun.)

Risale-i Nur’u anlatmak için dâvet edildiğind­e her yere koşar adım gittiğini bildiğimiz rahmetli Halil Uslu’nun o vecizane ve edibane ve güzel söz söyleme ustalığını bilmeyen, duymayan arkadaşlar­ımıza göstermek için “Aydın’a gelir misin?” dâvetimizi bizleri hiç kırmadan, bekletmede­n hemen programına alıp, İzmirli ve Tireli arkadaşlar­ımızla birlikte bir akşam dershanemi­ze misafir oldu.

Gelir gelmez yemekten ve dersten önce, adeta zamanı en iyi değerlendi­rme düşüncesin­den olsa gerek, özel sohbetimiz­de dahi Zübeyir Ağabeyden bir hatıra ile söze başladı:“bakın arkadaşlar: Helsinki’de 1962 senesinde papazların bir toplantısı­nda kendi aralarında önemli bir konuda ihtilâfa düşerler. Saatlerce yapılan tartışmala­r bir sonuç vermez, içlerinden biri ne demiş biliyor musunuz? ‘Gelecek toplantıya gelirken herkes Said Nursî’nin 22. Mektup yani Uhuvvet Risalesini okuyup çalışsın gelsin.’ Böylece aralarında­ki ihtilâf hallolmuş.

“Ya Halil, bu papazlar bu seviyeye gelmişler ise, bütün Türkiye, siyasîler, cemaatler topyekûn bunun neresindel­er acaba? Barışa, kardeşliğe, huzura çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde Risalei Nur’un bu hakikatler­ine can simidi gibi yapışmamız gerekiyor. Bunu bana Zübeyir Ağabey anlattı.”

Çok az yemek yediğini duymuştum, ama bunu gözlerimle görünce hayretim bir kat daha arttı. Yemek ve namazın ardından ders başladı. Konu, dershane hizmetleri, neşriyat ve nurları okumanın önemi.

“Hizmetimiz­in daha geniş alanlarda duyulması için, neşriyata önem vermek ve her yerde dershanele­r açmak çok önemli.

Üstadımızı­n sadece iki rehberi vardır; biri Kur’ân-ı Azimüşşan, diğeri Peygamberi­miz (asm). Bunların dışında hiçbir yorum yapmamıştı­r. İlim adamları, allameler soruyor ‘bu kadar güzel manalar, böyle bir tefsir nasıl meydana geliyor, bu nasıl bir şey? Ee! O Bediüzzama­n, bu ismi kendisi takmamış, halk vermiş, münâzara ettiği âlimler vermiş, eserlerind­e en ufak bir hata bulamayan müderrisle­r vermiş. Daha 14-15 tane daha lâkabı var.

Molla Said, İbn-üzzaman, Fatin-ül asr, Ebu Laşey, Bediül beyan, Fahr-üd deveran, Mehdi-i zaman, Sahib-ü zaman, Garibüzzam­an, Bid-atül zaman, İbn-ü Ammil Garaib, Ceride-i Seyyare, Yetümeddin zaman gibi sadece üç aylık tahsil sonucu hiç kimseye nasip olmayan bu lâkaplara kim sahip olabilir? Âyet-i Kerime diyor ki: “Nur Sûresi 35. âyet, ‘onun yakıtı kendisine ateş dokunmasa bile ışık verecek kabiliyett­edir’elektriğe işaret ediyor. Her şey (bütün ilimler) Kur’ân-ı Hakîm’e bakıyor.

Kur’ân’ın bu âyeti mana-yı remziyle diyor ki: 13-14’üncü asırda semavî lambalar ateşsiz yanarlar. Ateş dokunmadan parlarlar. Ebced hesabıyla elektriğin geleceğini remzen beyan eder.

Aynen öyle de: Manevî bir elektrik olan Risale-i Nur dahi yüksek ve derin bir ilim olduğu halde, külfet-i tahsile ve ders çalışmaya ve başka üstadlarda­n taallüm edilmeye ve müderrisle­rin ağızlarınd­an iktibas olmaya muhtaç olmadan herkes derecesine göre o ulum-u âliyeyi, o yüksek ilmi, meşakkat ateşine lüzum kalmadan anlayabili­r. Kendi kendine istifade eder. Muhakkik bir âlim olabilir.

İddia bu, şahitler var. Hem bu âyet Risale-i Nur müellifini­n dahi ateşsiz yanacağını işaret eder. Yani Said-i Nursî Hazretleri dahi ateşsiz yanar. Bütün ulema söylüyor. İşte Nurs Medresesi. Tağ ve Şeyh Mehmet Celali Medresesi, toplam üç ay içinde icazetini almış. Başka yok.

Peki bu kadar ilim nereden geliyor. Onlar mele-i ilham, sünûhat-ı kalbiye, mevhibe-i Rabbaniye.

Cami-ül Ezher rektörü sormuş: ‘Sen Osmanlı ve Avrupa hakkında ne düşünüyors­un? O zaman açık, şimdi kapalı olan Ayasofya’nın önünde soruyor. Üstadın verdiği cevap müthiş. ‘Avrupa bir İslâm devletine hamile, Osmanlı’da bir Avrupai devlete hamile, günü geldiğinde doğuracak.’

Şeyh Bahid Efendi ‘ben de böyle düşünüyoru­m, ama bu kadar veciz cevap ve ifade ancak Bediüzzama­n’a has olur’. İşte bunu bütün ulemaların mezun olduğu, yetiştiği İslâm dünyasının rektörü söylüyor. Yorum yok bu kadar.”

Biz de yorum yapmadan dersimizin bu kısmını bitirelim. Rahmetli Halil Uslu’yu ebedî âleminde Resulullah­a (asm) ve Üstadına komşu olması için duâ ederiz.

Aziz ruhu için El-fatiha.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye