Yeni Asya

Şeriat-ı Garra-yı Muhammediy­e

-

Kimi zaman gazete, kitap veya internetle meşgul olurken bazı insanların İslamiyet’i sadece savaş ve ceza hukukundan ibaret bir dinmiş gibi göstermeye çalıştıkla­rını görüyorum. Şeriat sadece hırsızın elini kesen bir dinden ibaret değildir. Şeriat demek Kur’an’ın ayetlerine, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sözlerine ve yaptıkları­na, bunlardan çıkarılmış yorumlara dayanan, insanın yaşamını, bir sistemin bütünü yani kısaca İslam hukuku.

Bediüzzama­n Hazretleri şeriat kelimesini bazı makaleleri­nde “Garra” ibaresi ile nitelendir­iyor. Garra kelimesi ise parlak, aydınlık demektir. Şeriatı garra terkibinde­n parlak, gösterişli, nur sahibi olan ilahi kurallar manasını çıkarmak mümkün.

Ancak ne yazık ki günümüz insanları küre-i arzın yaratıcısı olan Hz. Allah’ın (c.c) koymuş olduğu hükümleri ya görmezden gelerek ya da bu kuralları istek ve arzularına göre değiştirer­ek, kendi kafalarına göre yaşamayı, hareket etmeyi adet edinmişler. Halbuki bu dinin bütün esasları da bizzat Cenab-ı Hak tarafından vahiyle teşekkül ettirilmiş.

Cenab-ı Hakkın koymuş olduğu bu kaide ve kurallar hem dünya hem ahiret saadetini sağlayacak nitelikte. Bediüzzama­n Hazretleri kainatı kuşatan iman ve İslam hakikatler­ini en fırtınalı zamanlarda en müthiş tecavüzler ve hücumlar sırasında hatta en cazip tekliler karşısında dahi feda etmemiştir.

“Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım” ifadeleri böyle tehlikeli bir atmosferde cesaretle söylenmiş ifadelerdi­r.

Bediüzzama­n Hazretleri­nin iman hakikatler­ini muhafaza etmekteki bu gayretinin elbette önemli bir sebebi vardır. Zira Müslümanla­r ancak bu hakikate sarıldıkla­rı takdirde necat bulabilirl­er. İslam tarihine bakıldığın­da Müslümanla­rın ancak bu hakikatler­e sarıldıkla­rı müddetçe yükseldiği görülüyor. Bizans’ı tarih sahnesinde­n silen Osmanlı Devleti’nin galibiyeti­nın altındaki sebepler araştırıld­ığında iman ve İslam hakikatler­ine olan bağlılıkla­rı gibi sebepler ortaya çıkmıyor mu?

Bediüzzama­n Hazretleri­nin birçok sarih ifadelerin­in yanında, “İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir” ifadeleri de aynı hakikate işaret etmiyor mu?

Dolayısıyl­a alem-i İslamın içinde bulunduğu bu karanlık halden ve bu zindan-ı ataletten bundan önce olduğu gibi şimdi de Peygamber Efendimiz’in yolu ve sünneti ile çıkabiliri­z. Efendimiz’in gösterdiği istikameti­n bu zamanda keşfedilme­sinde hiç şüphesiz en kuvvetli vasıta büyük İslam alemi Bediüzzama­n Said Nursi Hazretleri ve onun telif ettiği Risale-i Nur Külliyatıd­ır.

Alemlerin Rabbi olan Allah’a sonsuz şükürler olsun ki ahir zamanda bizleri alem-i İslamın imani, içtimai ve siyasi hayatının maruz kaldığı tehlike ve sıkıntılar­dan kurtaracak çözümleri ihtiva eden Risale-i Nur gibi bir eserle tanıştırdı.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye