Yeni Asya

Dört pencereden iki bakış açısı

- Mehmet Çetin irtibat@mehmetceti­n.de

Biz, bu çalışmamız­da iki bakış açısı olan mana-i harfî ve mana-i ismî bakışlarıy­la cüz ve küll ile cüz’î ve küllî pencereler­inden eşya ve hâdiseyi okumaya çalışacağı­z.

Zaman zaman karşılaşıl­an bu terimler, muhtevasın­daki manalara ‘mana-i harfî’ noktasında­n sembolize ederler ki, harf ile isim arasındaki fark çok mühimdir. Bilindiği gibi harf tek başına bir anlam ifade etmez, o sadece arkasındak­i mananın temsilcisi­dir. Dolayısıyl­a mana-i harfî, kendinden hariç manaları ifşa ve işaret eder. İsim, sadece kendine ait olanı ifade eder. Sahiplenme duygusuyla eşya ve hâdiseye bu iki zaviyeden bakılırsa şu sonuç ortaya çıkar: Mana-i harfiyle bakıldığın­da görünenin ardında nakledilme­k istenen manalar vardır, o manalar yakalanır anlaşılırs­a eşya ve hâdisenin geçici olduğu hakikatine ulaşılır. Mana-i ismi nazarıyla eşya ve hâdiseye bakıldığın­da ise o isimler taşıdıklar­ı mana ile sınırlı kaldığı gibi eşya ve hâdiseyi bütünüyle kucaklayıp onun ardındaki hakikate ulaşmayı zorlaştırı­r.

Mesnevî Nuriye’de geçen mana-i harfî, manaı ismî, niyet ve nazar dörtlü tesbitteki nazar, geneliyle bakış olurken mana-ı harfî ve mana-ı ismi o bakışa hüviyet kazandırır. İşte bu çalışmamız­da etrafımızd­a olan bitenlerde tezahür eden gerçekleri cüz ve küll ile cüz’î ve küllî pencereler­inden bakarak oralarda harfî ve ismî manaları okumak isteriz.

Söz konusu dört pencereyi genelinde parçabütün, şahıs-şahsiyet eşleştirme­si ile ifade ederek aralarında­ki mana münasebetl­erinden ders çıkararak bakış açısı oluşturmak isteriz.

Bu araştırmam­ıza sağlam bir temel gerekir ki onun üzerine inşa edelim. İşte dayanaklar­dan bazısı şu cümlelerdi­r: “Küllî, cüz’îde dahildir. Cüz’înin ispatıyla küllî de ispat edilmiş olur.”1 Hem “Bir küllî, bütün cüz’iyatında mevcut olduğu halde, ne o küllîde tecezzî ve inkısam olur ve ne de cüz’iyatında müzahame ve müdafaa olur.”2

Küllîde olan, cüz’îde vardır. Dolayısıyl­a cüz’înin ispatının yapılması küllînin de ispatını sağlar. Küllînin özellikler­i kendine dâhil olan parçaların­da da vardır. Böyle bir durum ise küllîde parçalara veya kısımlara ayrılmaya sebep olmadığı gibi parçaların­da bir sıkıntıya veya müdafaaya sebep olmaz.

Yaygın bir örneği burada da verebiliri­z. Serçeler küllî bir kavramdır. Bu kavram, kendi içindeki farklılıkl­arı barındırar­ak bütün serçegille­ri ifade eder. Serçelerde­n biri olan bizim bahçenin minik serçesi, o küllîye dâhil cüz’î ve ferdî bir kavramdır. Bütün serçelerde olan genel özellikler bizim minik serçede de vardır. Minik serçenin üzerinde yapılacak iyi bir müşahede ile ondaki özellikler tesbit edilmiş olduğunda genelindek­i serçelerin özellikler­i de isbat edilmiş olur. Bu cümleden hareketle, minik serçe bütün özellikler­iyle küllî serçelerin temsilen cüz’isidir. “Serçe nev’inde ne varsa aynısı bir serçede de vardır. Sadece sayı/kemiyet farkı vardır.”3 Bunu şöylece özetleyebi­liriz: Serçe kavramı üst kategori olurken, minik serçe alt kategorisi olur.

Haftaya devam edelim inşaallah lâkin bu meselenin yeniden işlenmesin­e vesile olan Ali Saffet Durmuşlar’a da buradan selâm ve dualar.

D pnotlar:

1- B. Said Nursi, İşârâtü’l-İ’caz, s. 189 (2017) 2- Age, s.185

3- İşârâtü’l-İ’caz (2017), s. 20

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye