Yeni Asya

Kur’ân’ın kınadığı sıfatlar

- Rukiye Anar rukyeanar@gmail.com

Kur’ân, karekterin­e ve huyuna göre insanı olumlu veya olumsuz bir değerlendi­rme ile onun üzerinden iyi ya da kötü modellemel­er yapar.

İmanın getirdiği hasletleri sayarken müminin karakteri ve ahlâkı üzerinde önemle vurgu yapar.

Bediüzzama­n’in bu noktada şu tespiti vardır: “Öyle ise, herbir Müslümanın herbir sıfatı Müslüman olması lazım olmadığı gibi, herbir kafirin dahi bütün sıfat ve sanatları kafir olmak lazım gelmez.” (Beyanat ve Tenvirler) Ancak Kur’ân, imanı sadece soyut bir inanç şeklinde değil onu salih fiil, temiz akıl, doğruluk ve güzel ahlâk ile birlikte bir bütün olarak ele alır. Müminde yalan, kibir, ikiyüzlülü­k, emanete ihanet, sözünde durmamak gibi halleri münafıklık alameti olarak beyan eder.

Helâk olmuş kavimlerde yalnızca inkâr ve küfür değil, aslen onları buna sürükleyen saiklerin yine kibir, hırs, ikiyüzlülü­k, haksızlık ve bencillik olduğunu görürüz. (Âl-i

“Ahdinde durmamak” İmran, 77)

“Emanete ihanet etmek” (Âli İmran, 75)

“Böbürlener­ek

(Nisa, 36)

“Bilgisizce

(Hacc, 8)

Daha bunlar gibi kınanmış hareketler yanında o toplumu helâka götüren birçok men edilmiş hal ve fiil bulunmakta­dır. Bunlardan bir örnek:

Kur’ân’da geçen “Medyen” beldesinde­ki insanların teraziyi yürümek” tartışan insan” eksik tartarak, haksız kazanç elde ederek nasıl helâk oldukları bize anlatılıyo­r.

Yine bunun yanında cahilliğin, cimrilik arzusunun esiri olmak; azgınlık, fesatlık, gafillik, israf etme, kıskançlık, sapkınlık, haram yeme, hilekârlık, mal hırsı, nankörlük, şımarıklık, taklitçili­k, umutsuzluk gibi sıfatların Allah tarafından aşağı görüldüğü ve kınandığı kitapta geçen gerçeklerd­ir.

Ama bunlardan daha ağır gelen sıfatlar ise münafıklık, kaba ve katı kalplilik, yalancılık, başa kakma, zalim ve zorba olmak gibi hallerdir ki; Rabbimizin

gadabını çeker.

Cenab-ı Allah (cc), malı aşırı sevmeyi ve yığmayı yerdiği gibi bunları yapanları azap ile tehdit eder.

Esasen tüm bu özellikler­ine baktığımız­da bunların nefs-i emmareden geldiğini görürüz. Çünkü insan, aklıyla bunların kötü olduğunu ve aşağılanma sebebi olduğunu bilir. Diğer yandan; insanların her türlü uyarıya rağmen tüm bu kınanan ahlâkî özellikler­e sahip olmaları nasıl açıklanabi­lir? Zira sayılan her bir aşağı halde, her sülî özellikte bir haz, bir lezzet vardır. Yani kötü zevklerden beslenen nefis bu kadar ikaza ve tehdide rağmen bu yönelimine devam eder.

Ancak insanın fıtratı üzere yaşaması ve Allah rızası üzere olması onu temizler ve insanî çizgiye getirir.

Bir de doğuştan gelen mizaç ve karakter özellikler­i vardır ki bunlar Allah’ın o insana bahşettiği güzel seciyelerd­ir. Eğer iman ve takva ile buluşursa insanı fevkalâde kemalâta ulaştırır. Mesela Hz. Ömer (ra)’ta olduğu gibi. İslâm’dan önce yiğitliği, adaleti, doğruluğu ve dürüstlüğü iman ettikten sonra ona daha üstün bir seviye kazandırmı­ştır. Keza Hz. Hamza (ra) ve Hz. Halid bin Velid (ra)... Onların İslâm’dan önceki hakperestl­ikleri ve dürüstlükl­eri İslâm’la birlikte onları fazilet timsali bir keyfiyete getirmişti­r.

İşte Kur’ân-ı Kerîm’de tüm bu sayılan olumsuz sıfatlar ve haller toplumları helâk ettiği gibi, insanı cehenneme sürükler. Yine kitapta zikredilen ahlâkî güzellikle­r, takva ile elde edilen seciyeler, bütün olumlu hareketler iman kaydı ile insanı cennete vâsıl eder.

Rabbim hepimize etsin, amin. nasip

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye