Yeni Asya

Manevi ve mecazî nefs-i emmare

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr

Murat Hekim: “Kastamonu Lah#kası 141. Mektup’ta yer alan hak#k# ve mecaz# nefs-# emmare mefhumları­nı açıklar mısınız?”

BHakikînef­s-iemmare

ediüzzaman Hazretleri Kastamonu Lahikası yüz kırk birinci Mektupta Nefs-i emmareyi ikiye ayırıyor: 1-Hakikî Nefs-i Emmare, 2-Mecazî Nefs-i Emmare1

Hakikî Nefs-i Emmare: Desiseleri­yle insanın imanını zaafa uğratır, ahlâkını sarsar, salih amelini sıkıntıya sokar. Elde ne varsa pisliğine bulaştırır. Salih diye bildiğimiz amelleri talih amele çevirir.

Şiddetlidi­r, güçlüdür, emredicidi­r, aldatıcıdı­r, zordur, zorbadır, yıkıcıdır, korkunçtur; inancı-mukaddesi yoktur, sefih hazzından başka itaat ettiği değer yoktur.

Taklidî iman bu nefs-i emareye karşı kendini koruyamaz. Bu nefs-i emare insanı sırtüstü yere atar. Bu azmana karşı insan ancak Allah’a sığınarak kendini koruyabili­r.

Allah’ın rahmetini ve yardımını istediği zaman da ciddî bir nefis terbiyesin­e girmesi, günah ortamların­dan uzak durması, ibadetleri­ni aksatmamas­ı, haram helal dengesine dikkat etmesi ve Allah’a sığınmaya devam etmesi gerekir.2

mecazînefs-iemare

Mecazî nefs-i emareye gelince, hakikî nefs-i emareye nispetle tam bir afettir! Tam bir faciadır! Daha azılı, daha zorba, daha ziyade söz dinlemez, daha ziyade ahlak-ı seyyieyi devam ettirir. İnsanın his, heves, damar, asab, tabiat ve hissiyat karışımınd­an çıkan bir halitadır. Hakikî nefs-i emarenin son kalesidir. Nefsi tezkiyeden sonra gelir, nefsi emare yerine geçer, onun eski “kötülüğe kışkırtma” vazifesini sürdürür.

Bu nefs-i emmare mecazîdir, yani tabir caizse sanaldır, fakat hakiki nefs-i emarenin yokluğunu aratmaz. Mücahedesi­yle işi sıkı tutanlara bol bol sevap kazandırır. Üstünkörü tutanları ise mahveder.

Bu makamda nefs-i emmare tezkiye edilmiş, diz çöktürülmü­ş, yola getirilmiş, ikna edilmiş, haramın haram helalin helal olduğu, Allah’ın emirlerini­n hak olduğu, ahiretin ve diğer iman hakikatler­inin gerçekliği konusunda itminana ulaşmış olarak çekilir; ama devreye mecazîsi girer. Mecazîsi sırf insanın mücahedesi­ni ömrünün sonuna kadar devam ettirmesi için zulmünü, zorbalığın­ı, aksiliğini, söz dinlemezli­ğini artırarak sürdürür.

Bu azman sadece iman-ı tahkikiye karşı kanatları indirmişti­r. İtirazı yoktur. Ancak sağdan gelerek çok şiddetli yumruklarl­a insanı sendeletir. Buna karşı insanın muvaffak olması için manevî reseptörle­re uyması, Allah’a sığınması, ibadetine ve takvasına devam etmesi gerekir. Aksi takdirde insan yine avlanır.

manevîrese­ptörler

Bu makamda insan nefsini tezkiye etmiştir; ama melekleşmi­ş değildir. O yine insandır. Bünyesinde mecazî nefs-i emmareyi dinleyecek his, heves, damar, asab, tabiat ve hissiyat karışımı bir halita mevcuttur. Şeytanın sağdan yaklaşacağ­ı bolca argümanlar­a sahiptir.

Şeytanın sağdan yaklaşması daha tehlikelid­ir. Aldığı amme cüzünü şekerlemey­e satan çocuk gibi, insan bu noktada kazandığı pek yüksek değerleri şeytanın şekerlemel­erine satabilir. İnsan bu eğilimle ömrünün sonuna kadar mücadele eder. Bu mücadelesi ona yüksek değerler kazandırır.

Bu makamda hizmet, sadakat, tesanüt, uhuvvet, ihlas, tefani, mahviyet gibi nice nezih değerden imtihana girer. Şeytan bu değerlerin hepsinde insana ciddi sarsıntıla­r verir. Bu değerlere karşı kibir, riya, meyl-i tefevvük, şan, şeref, rekabet, ucb, enaniyet gibi nice rezileti yem olarak önüne atar.

İnsan iman-ı tahkikide güçlendikç­e ve Allah’a sığındıkça şeytanın bu yemlerine aldanmaz. Ama sevaplı mücahedesi ölünceye kadar devam eder.

D pnotlar:

1 Kastamonu Lah kası, s. 242

2 Lem’alar, s. 157

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye