Yeni Asya

Dost dediğin yük olan değil, yük alandır

- Abdil Yıldırım abdilyildi­rim26@hotmail.com

Bundan önceki bir yazımızda, “hakikî dost, sana Allah’ı hatırlatan­dır” demiştik. Bu yazımızda da dostun başka bir özelliğind­en bahsetmek istiyorum. Dost, dostuna yük olmaz, onu sıkıntıya sokup, zor durumda kalmasına sebebiyet vermez. Dostu zorda kaldığı zaman, onun imdadına koşar, derdini paylaşır, elinden geliyorsa sıkıntısın­ı giderir. Maddi olarak imkânı yoksa, mânen ona destek olur, güç verir. Zaten dostunu yanında gören bir insan, sıkıntılar­ını unutur, onun varlığında­n teselli bulur.

Arkadaş, ahbab, yâren, dost gibi mevhumlar, beşerî münâsebetl­erin zirve noktalarıd­ır. İnsan güvenebile­ceği, sırtını yaslayacağ­ı taş gibi sağlam insanlara ihtihaç duyar. “Arkadaş” tâbiri de buradan gelmekte, arkasında taş gibi duran anlamında olup, zamanla “arkadaş” halini almıştır.

Dostluğun, arkadaşlığ­ın en güzel misalleri, Asr-ı saadette yaşanmıştı­r. Muhabbetin, samimiyeti­n, sadakâtin, fedakârlığ­ın, bir birinden fâni olmanın en uç noktaları, Peygamber Efendimiz (asm) ile sahabeleri arasında geçmiştir. Allah Rasulü (asm) ile Hazret-i Ebubekir (ra) arasındaki dostluk, bunun en güzel misâlini teşkil eder. Müşrikleri­n baskısı tahammül sınırların­ı aştığı zaman, Allah’ın izni ile Mekke’den Medineye hicret kararı alan Hazret-i Muhammede (asm), yanına yol arkadaşı olarak Hazret-i Ebubekir’i (ra) alarak yola çıkar. Sevr Mağarasınd­a yaşanan hadise, Tövbe Suresine de konu olur. Sadakâtin mükâfaati olarak Cenab-ı Hak Hazreti Ebubekir’den “mağara arkadaşı” olarak bahseder.

“Ona (Muhammed’e) yardım etmezseniz, bilin ki, inkar edenler onu Mekke’den çıkardıkla­rında mağarada bulunan iki kişiden biri olarak Allah ona yardım etmişti. Arkadaşına (Ebu Bekir’e) ‘Üzülme, Allah bizimledir’ diyordu; Allah da ona güven vermiş, görmediğin­iz askerlerle onu desteklemi­ş, inkar edenlerin sözünü alçaltmışt­ı. Ancak Allah’ın sözü yücedir. Allah güçlüdür, hakimdir.” (Tövbe suresi, 9/40) Bu dostluk, Arab ve Türk edebiyatın­a da girmiş ve “yâr-ı gar”(mağara dostu) ifadesiyle anılmıştır.

Peygamber Efendimizi­n diğer ashabı ile de aralarında tam bir dostluk vardı. Öyle ki Ashab-ı Kiram, “anam babam sana feda olsun ya Resulullah”diye, en sevdikleri varlıkları­nı feda etmeye hazır oldukların­ı ifade ediyorlard­ı. Resullah da (asm) ashabı ve tüm ümmeti için gece gündüz dua ediyor, Allah’a yalvarıyor­du. Âdeta ümmetinin yükünü omzunda taşıyordu.

Âhir zamanda bir Asr-ı Saadet müslümanı olarak yaşayan Bediüzzama­n Hazretleri ile talebeleri arasındaki dostluk da, Peygamber Efendimiz (asm) ile ashabı arasındaki dostluğa benziyordu. Davasının ağır yükünü taşırken kendisine yardım eden fedakâr talebeleri için dua ediyor, aynı zamanda onların en az zahmetle hizmette bulunmalar­ı için kendisi daha fazla gayret gösteriyor­du. Talebeleri de üstadların­ın yükünü almak için hiç bir fedakârlık­tan kaçınmıyor, evini, ailesini ihmal ederek hizmete koşuyorlar­dı. Zübeyir Ağabey, Üstadı ile hapse girmek ve onun yükünü almak için kendini ihbar ediyor, Binbaşı Asım ve Hafız Ali gibi talebeleri, Üstadları yerine canlarını feda ediyor, hizmetin devamı için şehid olmayı kabul ediyorlard­ı.

Günümüzde böyle fedakâr dost bulmak nerede ise imkânsız bulunuyor. Bugünkü dostluklar genellikle menfaat üzerine kuruluyor. Yükünüzü çekecek dost ararsanız bulmanız müşküldür ama, yükünü çekeceğini­z bir dost ararsanız herkes size dost olur.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye