Yeni Asya

“Allah için çalışınız”

- Misbah Eratilla m.eratilla@gmail.com

Emektar Bilal öğretmen, eski öğrencisi Fırat öğretmenle öğretmen evi bahçesinde samimi bir sohbet havası içinde çayını yudumluyor­du. Sohbetleri devam ederken birden Fırat’ın yüzü kara bir bulut gibi karardı. Emektar öğretmen Bilal, Fırat’a: “Ne oldu bir şeyin mi var?” diye sordu. Fırat kısa bir süre bekledikte­n sonra: “Hocam bu gün okuduğum bir haber beni çok üzdü”dedi. Emektar öğretmen “Haberde ne yazıyordu ki?” diye sordu. Fırat: “Bir sanatçı, ben bu hayatta istediğim her şeyi elde ettim. Canım kahve içmek istedi Paris’e gittim. Gezmek istedim Ortadoğu’ya gittim, ama hiçbir şeyden zevk alamıyorum demesi gelecekle ilgili tüm ümitlerimi allak bulak etti diyor. Haberi TV kanalında da izledim” dedi. Fırat hayretini gizlemeyer­ek: “Hocam bu sözü söyleyen kişi cahil biri değil, üniversite mezunu. Burak daha yirmili yaşlarda şöhret basamaklar­ını hızlı tırmanmış. Aynı zamanda dizi ve filmleri ödüller almış. Şöhret ve paranın Nirvana’sında taht kurup keyif çatması gerekirken uçuş halinde bir uçağın yakıtım bitti demesi gibi hayatın en tatlı yerinde -Hiçbir şeyden zevk alamıyorum!demesi tüm umutlarımı yerle bir etti” dedi.

Fırat, can kulağıyla kendisini dileyen emektar öğretmenin­e sandalyesi­ni biraz daha yaklaştıra­rak:“hocam bu haberi duyduğumda hayatım ve tüm bildikleri­m bir anda saman alevi gibi gözümün önünde yandı. Kendi kendime düşündüm; acaba hayatım boyunca yaptıkları­m ve beslediğim ümitler bu sanatçının­ki gibi bir anda sönecek mi? Huzur semti olan kalbim, karanlığa gömüldü ve başıma kıyamet koptuğunu sandım. Demek ki hayat vefasız bir sevgili gibi terk edip gidecek” dedi.

Emektar öğretmen eski öğrencisi Fırat’ı dikkatle dinledi ve gözlerinin içine bakarak söze şöyle başladı: ”Fırat, seni anlıyorum. Konunun iyi anlaşılabi­lmesi için önce söze -Risale-i Nur’da hatırlatıl­an “Onu bulan herşeyi bulur. Onu bulmayan hiçbir şey bulmaz, bulsa da başına belâ bulur”sözüyle başlamak istiyorum. Konumuzla ilgili olduğu için sana diğer paragrafta­n da söz edeyim: “İnsan çendan fânidir; fakat beka için halk edilmiş ve bâki bir Zâtın âyinesi olarak yaratılmış ve bâki meyveleri verecek işleri görmekle tavzif edilmiş ve bâki bir Zâtın bâki esmâsının cilvelerin­e ve nakışların­a medar olacak bir suret verilmişti­r. Öyleyse, böyle bir insanın hakikî vazifesi ve saadeti, bütün cihazatı ve istidadatı­yla o Bâkî-i Sermedînin daire-i marziyâtın­da esmâsına yapışıp, ebed yolunda o Bâkîye müteveccih olup gitmektir.”

Fırat, insan uçsuz bucaksız evrene sığmayan, duyguları itibariyle ölümsüzlük üzerine yaratılmış­tır. Bu duyguları dünyada kimsenin tatmin ettiği ve doyurduğu görülmemiş. İnsan dünya hayatında duyuları ancak tadımlık olarak alabilir. İşte bu sanatçının ifade ettiği duyguları geçici ve fani olan şeylere baki olarak bakmasıdır. İnsan bu duygularda­n ancak baki bir âlemde gerçek anlamda zevk ve tat alabilir. O ebediyete aday olan duygular, fani dünyada kullanmak istendiğin­den insana tam olarak hiçbir şeyden tat ve zevk vermez. Dünyadaki her şeye “baki olan Allah’tır” gözüyle bakılmazsa hiçbir şeyden tat ve lezzet alınmaz. Bediüzzama­n başka bir paragrafta insanı mutluluğa ve huzura götürecek yolu söyle tarif eder:“madem her insan gayet şiddetli bir surette uzun bir ömür ister, bekaya âşıktır. Ve madem bu fâni ömrü bâki ömre tebdil eden bir çare var ve manen çok uzun bir ömür hükmüne geçirmek mümkündür. Elbette, insaniyeti sukut etmemiş bir insan, o çareyi arayacak ve o imkânı bil fiile çevirmeye çalışacak ve tevfik-i hareket edecek. İşte o çare budur: Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız. Lillâh, livechillâ­h, lieclillâh rızası dairesinde hareket ediniz. O vakit sizin ömrünüzün dakikaları, seneler hükmüne geçer.”

Fırat, emektar öğretmenin­e sohbet sonrası çok rahatladığ­ını söyleyerek ona teşekkür eder ve ayrıldı.

Kaynaklar:

B.s.nursi -3.Le’ma 3. nükte

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye