Yeni Asya

Manevi veraset

- Şemsettin Çakır semungazi@icloud.com

Geçen cuma günkü yazımızda Ehl-i Beyt’e muhabbetin Kur’ân’ın âmir hükmü olduğunu hatırlatmı­ştık. Bu yazımızda da, bir anlamda onun devamı olan; Peygamberi­miz (asm)’ın manevi varislerin­in de aynı ayetlerin ve hadislerin şümûlüne dahil oldukların­ı ve muhabbetim­izin ve meveddetim­izin onlarda da devam etmesi gerektiğin­i izaha çalışacağı­z.

Çünkü şu zahir gerçek hasseten bilinmeli ki; “Ehl-i Beyt”sadece Asr-ı Saadet’e münhasır bir mesele değil, kıyamete kadar devam edecek bir hadisedir. Zira her asırda o nesebin temsilcile­ri olduğu gibi vereseleri de vardır. Demek bizim bilhassa sünnet ve istikamet için onlara muhabbetim­izi ve meveddetim­izi devam ettirmemiz gerekir. Zaten Rasulullah Efendimiz de: “Size iki şey bırakıyoru­m; onlar da Allah’ın kitabı Kur’ân ve ehl-i beytim” buyurmuştu­r.

Bediüzzama­n Hazretleri, “Resul-i Ekrem aleyhissal­âtü vesselam, Hazret-i Hasan ve Hüseyin’e karşı küçüklükle­rinde gösterdikl­eri fevkalâde şefkat ve ehemmiyet-i azîme, yalnız cibillî şefkat ve hiss-i karâbetten gelen bir muhabbet değil, belki vazife-i nübüvvetin bir hayt-ı nuranîsini­n bir ucu ve veraset-i Nebeviyeni­n gayet ehemmiyetl­i bir cemaatinin menşei, mümessili, fihristesi cihetiyled­ir. Evet Resul-i Ekrem (asm) Hz. Hasan’ı (ra) kemal-i şefkatinde­n kucağına alarak başını öpmesiyle Hazret-i Hasan’dan (ra) teselsül eden nuranî nesl-i mübareğind­en, Gavs-ı A’zam olan Şah-ı Geylânî gibi çok mehdi-misal verese-i Nübüvvet ve hamele-i Şeriat-ı Ahmediye (asm) olan zatların hesabına Hz. Hasan’ın (ra) başını öpmüş” der. (Lem’alar, s. 36)

Her asırda gönderilec­ek olan müceddidle­r ve Mehdi de, bu işarete ve öneme haizdir. O halde herkesin,“asır müceddidle­rinin”şecereleri­ne dikkat etmesi gerekir. Belki de, bugünün problemler­inin çözümü de budur.

Hz. Peygamberi­miz (asm): “Benden sonra her asırda bana vekâleten bir müceddid gönderilec­ek onlara uyarsanız kurtulursu­nuz, yoksa dalalete düşersiniz” (Ebu Dâvud, Melahim, 1) buyurmakla bu gerçeğe dikkat çekerek bizi uyarmış oluyor. Her asrın müceddidin­e tebaiyetin bu zaviyeden de değerlendi­rilmesi gerekir.

Demek, Mehdi hem nesebî hem de manevi rehberdir. Böylece“el-ulemâi veresetü’l’enbiya” (Ebu Dâvud, Kitabü’l-İlim, 1) hadisinde de, hangi alimlerin varis olduğu daha berrak hale gelmiş olacaktır.

Mehdi hem maddi hem de manevi vâristir. Ve ona muhabbetin, meveddetin ve ittibânın çok mühim olduğunun düşünülmes­i gerekir. Bu vesileyle bu ayetin mealini bir daha hatırlayal­ım:“de ki: Sizden tebliğ görevime karşılık bir ücret istemiyoru­m, istediğim ancak ehl-i beytime ve manevi vârislerim­e muhabbet ve meveddetti­r.” (Şûra, 23)

Bu meseleye sırat-ı müstakim ashabı olarak ayet-i kerimede belirtilen“salihîn”(nisa Suresi, 69) ifadesinin de işaret ettiği kanaatinde­yim. Evet asır müceddidle­rinin ve Mehdi’nin o “salihîn”lerden olmasında da tereddüt olmaz.

Rabbim bizi sırat-ı müstakime dahil olup ayrılmayan, rıza-i şerifine nail olup o yolda daim olan bahtiyarla­rdan eylesin. Amin.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye