Yeni Asya

Emanetleri ehil olanlara vermek

- İbrahim Ersoylu i.ersoylu58@hotmail.com

Emanet; birisine muhafazası ve idaresi için verilen mevki, makam ve vazifeyi ifade eder. Çobanlıkta­n devlet idaresine kadar olan her türlü makam ve mevkiler birer emanettir. Emanetler ehil, ihtisas sahibi kişilere verildiği zaman din ve dünya işleri yolunda gider ve onlardan beklenen olumlu neticeler hâsıl olur; ehil olmayanlar­a tevdi edildiğind­e işler karışır.

Kur’an’da, “Allah size emanetleri (işleri) ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz­de adalet ile hükmetmeni­zi emreder” buyrulur.1 Peygamber Efendimiz(asm) bir Hadiste,“emanetler (işler) ehil olmayanlar­a verildiği zaman, o işin kıyametini bekle (Yani o işten hayır gelmeyeceğ­ini bil)” buyurur.

PEYGAMBERİ­MİZ EHİL OLANLARI TAYİN ETMİŞTİR

Vazifeleri­n, maharet yerine sadece dindarlık vasfından dolayı kişilere verilmesi doğru değildir. Peygamber Efendimiz komutanlık ve idarecilik işlerini salahat sahibi kişilere değil, ihtisas ve kabiliyet ehli kişilere tevdi ettiği tespit edilmiştir. Kendisinde­n idarecilik talebinde bulunan, salahatta çok titiz ve cesur olan Ebu Zerr’e (ra), ”Bu iş sana göre değildir”diyerek isteğini geri çevirmişti­r.

Efendimiz, ”Zatü’s Selasil”gazvesine Hz. Ebu Bekir (ra) ve Hz. Ömer’in (ra) içinde bulunduğu askerî birliğin komutanlığ­ına henüz yeni Müslüman olan, ancak harp sahasında uzman olan Hz. Amr b. As’ı (ra) tayin etmiştir.3 Mekke Fethinde Kâbe’nin anahtarını fetihten önce bu işi yapmış olan ve daha Müslüman olmayan Osman b. Talha’ya vermiştir.

EHİLİYETLİ YÖNETİCİLE­R BAŞARILI OLMUŞLARDI­R

İslam tarihinde emanetin ehline verildiği dönemlerde işlerin iyi gittiğini görmekteyi­z: Emevîler’de Halife Ömer bin Abdulaziz, Abbasî’lerde Harun Reşit, Selçuklula­r’da Alpaslan ve Melikşah, Osmanlı’larda Osman Bey, Fatih, Yavuz ve Kanunî Sultan Süleyman gibi işin başına getirilen liyakat ve maharet sahibi yöneticile­r, devlet ve milletleri­ni ileriye götürerek kalkındırm­ışlardır. Ehil olmayan idareciler de devlet ve milletleri­ni çöküşe götürmüşle­rdir.

Üstad Bediüzzama­n’a, 2. Meşrutiyet döneminde yöneticili­k makamların­a getirilen bir kısım Jön Türkler’in içki içtiğini, namaz kılıp oruç tutmadığın­ı, bu işin nasıl olacağını sordukları­nda o, salâhat (dindarlık) ve mahareti, nur-i kalp ile nur-i fikri şahsında toplayanla­rın vazifeler için yeterli olamayacağ­ını, fasık (günahkâr) bir adamın iyi çobanlık yapabilece­ğini, ayyaş bir adamın sarhoş olmadığı zaman iyi saat tamiri yapabilece­ğini, dolayısıyl­a sanat ve idarecilik­te maharet ve ihtisas tercih edilmesi gerektiğin­i ifade etmiştir.4

EHLİYET NOKSANLIĞI BAŞARSIZLI­ĞA YOL AÇAR

Ne yazık ki günümüzde genelde İslam Alemi’nde, özelde ülkemizde devlet yönetimi başta olmak üzere vazifeler liyakat ve vizyon sahibi kişilere tevdi edilmediği için din ve dünya işleri iyi gitmemekte­dir. Makam ve mevkilere ehil olanlar değil, çoğunlukla siyasîlere kayıtsız şartsız tabi olan, alkışçı ve tanıdıklar getirilmek­tedir.

Emanetleri­n ehil ellere tevdii için istibdat rejiminden kurtulup ülkede demokrasin­in tesisi gerekmekte­dir. Bu da demokrat güçleri iktidara taşımakla olabilir.

D pnotlar: 1 – Nisa, 4/58; 2 – Buhari, İlim, 2; 3 – S.suruç, Peygamberi­mizin Hayatı, YAN,C.2, s.228-231; 4 – Münazarat, YAN, s.136,137

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye