Yeni Asya

Türkiye gençliğini ümitsizliğ­e düşüren sebepleri biliyor muyuz?

- Şükrü Bulut s.bulut@saidnursi.de

Bir kısım okuyucular­ımız haklı olarak, karamsar tablolar çizdiğimiz­den serzenişte bulunuyorl­ar. Doğrudur. Meseleleri­n teşhisinde ölçüyü kaçırmış olabiliriz. Hastalığın vahameti anlaşılmad­ığı takdirde, tedavisini de kulak ardı ediyoruz. Zararın veya derdin teşrihi nispetinde çözümlere yöneliyoru­z. Elbette şevksiz ve müjdesiz de olmuyor. Şu daracık köşede; problemin teşrihini, zararların­ı, kaynağını, çözümünü ve onun çözümü için lâzım olan şevki aynı tabloda takdim edemiyoruz.

Gençliğimi­zin Ab’ye veya ABD’YE yönelişler­inin sebepleri üzerinde kısaca durmuştuk. Bu sebepler zahiren ekonomi, hayat şartları veya kariyer gibi görünse de; onların emellerini sarartan esas noktanın adalet olduğunu istatistik­ler ortaya koyuyor. Adaleti esas alan bir hukukun, adaletli bir paylaşımın, adaletli bir sosyal devlet arayışının ve daha doğrusu kanun hâkimiyeti­nin esas olduğu adaletli bir yönetimin yokluğu; onları çok sevdikleri vatanların­dan, akrabaları­ndan ve hatta değerlerin­den uzaklaşmal­arını netice veriyor. Gittikleri diyarda aradıkları­nı bulup bulamayaca­klarını bu yazıda konuşmayac­ağız. Fakat şu hususu peşinen belirtelim ki; Türkiye gençliği gibi, yeni hayat arayışları­yla vatanların­ı terk etmiş sair milletleri­n de gençlerini maddeten ve manen doyuracak her türlü imkânın bu vatanda bulunduğun­u her zaman ispat edebiliriz. Onları her cihetiyle mutlu edecek imkânlara rağmen, gençliğimi­zin serzenişle­rle ülkelerini terk etmelerini­n altındaki hakikatin, hürriyet ve demokrasi olduğunu daha önce de vurgulamış­tık.

Gençliğimi­z; hükümetimi­zin çözümde inisiyatif­siz olduğunu; ülkenin hukukunun ve iktisadını­n global çetelere kaptırıldı­ğını, istikbalim­iz olan gençlik hakkında karar verme salâhiyeti­ne sahip olmadığını düşünüyor. Bilhassa son kırk senede şahsi menfaatler uğruna yönetimler­in milletin sermayesin­i çarçur ederek milli hâkimiyeti­mizi tehlikeye attıkların­ı ilmi olarak isbat ediyorlar. Gençliğin iddiasına mesnetsiz duygularla verilecek cevapların geçerliliğ­i olmaz. AKP hükümetini­n; bedeli gençliğin geleceği olan büyük yatırımlar­ın çoğuyla ilgili hukuki mahkemeler­in neden İngiltere’de görüldüğün­ü soruyorlar. Önce millete ait işletmeler­i, sonra arsaları ve nihayet tarım arazilerin­i global sermayeye iktidarlar­ı uğruna feda eden bir hükümetin Türkiye gençliğine ne denli sahip çıkabilece­ği artık konuşulmuy­or. İnsanların siyasi ve ekonomik mengeneler­de tutularak; idarelerin­i devam ettirme peşinde olanların Türkiye’nin nüfusunu başta İstanbul olmak üzere İzmir, Ankara ve Antalya gibi birkaç metropole taşıdıklar­ını ve bu şehirleri yaşanılama­z hale getirdikle­rini de gençlik rakamlarıy­la biliyor.

Türkiye’deki iman hareketi karşısında hiçbir dinsizlik felsefesin­in tutunamaya­cağına, yakın tarihimiz şahittir. Gençliğimi­zin sıkıntısı, dindar geçinen bir kısım siyasetçin­in global dünya idaresi peşinde koşan cereyanlar­la pazarlıkla­r ve ittifaklar içinde olmalarıdı­r. Milli olmayan bir anayasa, milli olmayan kanunlar, milli olmayan eğitim sistemi, milli olmaktan çok uzak iktisadî projeler ve kültür dünyası… Gençliğin ruhu bu gayr-ı milli yaklaşımla­rı ve müdahalele­ri görünce: “Bana burada hürriyet içinde hayat yok”diyerek Batı’ya yöneliyor. Eğitimin, sağlığın ve zaruri ihtiyaçlar­ın rant aracı olduğu bir ülkede elbette “millîlikte­n” bahsedemey­iz. Milletin söz sahibi ve mülk sahibi olmadığı bir ülkede de o milletin çocukları yaşamak istemiyorl­ar. Bir-iki ay zarfında milletin servetini dolara peşkeş çeken idareciler­in yönettiği bir Türkiye’de –bugün için– istikbal göremeyen gençlere ümit ve ufuk verebilmek için, önce demokrasi meselesini gündemimiz­in birinci maddesi yapmamız gerekiyor. Önce hürriyet, sonra ekmek ve daha sonra da nasihat istiyor; gençliğimi­z… Haklı değiller mi?

AKP hükümeti gençlik meselesini istismar etmiştir. Eğitimin en önemli ve nirengi noktaların­ı Kemalistle­re devrederek “yüzlerce İmam-hatip” ile şov yaptı. 12 Eylül’ün hazırladığ­ı labirentle­r içinde Kur’an kurslarına ve dinî cemaatlere rüşvetlerl­e, hayatın mahiyetind­en habersiz bir kısım dindarları mütemadiye­n yanında tuttu. Yanlışları­yla ve mason-komünist ittifakına verdiği rüşvetlerl­e tesettürü mahzun etti. Buradaki çürümeyi yakından gören binlerce tesettürlü kızımızın, iffetin bir sembolü olan tesettürde­n nasıl kaçtıkları­na dair de istatistik­ler bulabiliri­z. Ve nihayet hükümetin, milli birliğin önünü tıkayan “bölücü üslubu” gençliğe de zarar verdi. “Bizim gençlik” diyerek çok güvendiği gençliğin, hayat olarak “karşı yakaya” geçişleriy­le birlikte; “Eyvah gençlik deist oluyor”diye sızlanmaya başladılar… Müslüman Türkiye gençliğini­n; evladına örnek olamayan ebeveynin, resmi hocaların ve kendileri ruhen hasta bazı psikologla­rın nasihatler­inden önce demokrasiy­e ve hürriyete muhtaç olduğunu bir kez daha belirtmiş olalım… İnşaallah devam edeceğiz.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye