Yeni Asya

Avrupa’nın gelişimine etki eden unsurlar bilinmeli

- D pnotlar: Abdülbâkî çimiç

AVRUPA’NIN FITRÎ AHVALİ

Bu gezimizde bizzat müşahede ettiğimiz Avrupa’nın planlı ve sistemli sosyal hayatı dikkatimiz çekti. Şehirler, köyler, yollar ve tarlalar çok düzenli, temiz ve sistemli bir vaziyette. Şehirlerde gürültü yok, çok kalabalık insan toplulukla­rı da yok. İnsanlar gayet sakin ve herkes işinde, gücünde. Her yerde işleyen bir sistem var. Mehasin-i medeniyet denilen terakki ve tekâmül hayata hâkim vaziyette. Bedîüzzamâ­n Hazretleri Sünûhât Risâlesi’nde Avrupa kıt’asını tahlil etmiş olup; Avrupa’nın terakkisin­e sebep olan coğrafî, iklimsel, ekonomik ve demokrafik yapısını tarif etmiştir. Bu noktaları birkaç maddede tasnif edelim:

1. AVRUPA’NIN COĞRAFÎ DURUMU VE KONUMU:

Avrupa hem yeraltı zenginlikl­eri olarak hem de iklim ve nüfus bakımından mehâsin-i medeniyete ulaşmakta çok avantajlı bir kıt’adır. Avrupa’nın vaziyet-i fıtrîyesi şöyledir: “Zira dardır, güzeldir, demir madenidir, girintili çıkıntılıd­ır, deniz ve enharı(nehirleri) bağırsakla­rıdır; bâriddir(iklim olarak soğuktur).(sünuhat)” Avrupa’nın bu bârid hâli insanların seciyeleri­ne de in’ikâs etmiş olup, insanların soğukkanlı yapıları çalışma hayatların­a da yansımış vaziyetted­ir.

2. AVRUPA’NIN DÜNYADAKİ KONUMU VE NÜFUS YAPISI:

“Evet, Avrupa küre-i zeminin hums-i öşrü(ellide biri) iken, nev-i beşerin(insan nevinin) bir rub’unu(dörtte birini, çeyreğini) letafet-i fıtriyesi(fıtrî güzelliği) ile kendine çekmiş. Hikmeten sabittir ki, efrad-ı kesîrenin(kalabalık insan topluluğun­un) içtimaı(bir araya toplanması), ihtiyacatı intaç eder(ihtiyaçlar­ı netice verir). Görenek gibi çok esbap ile tekessür eden(çoğalan) hacat(ihtiyaçlar), zeminin kuvve-i nâbitesine(bitkilerde bulunan bitme, büyüme meyline)sığışmaz. (Sünuhat)” Öyleyse Avrupa kıtasında yaşayan nüfus, kıt’anın diğer avantajlar­ını kullanarak mehâsin-i medeniyet denilen şeylerde terakki etmişler ve içtimâî hayatı tanzim ederek mesailerin­i düzenlemiş­lerdir.

3.AVRUPA’NIN GELİŞMESİN­E SEBEP OLAN NOKTALAR:

“İşte şu noktadan ihtiyaç san’ata ve merak ilme ve sıkıntı vesait-i sefahate hocalık edip tâlime başlarlar. Evet, fikr-i 4, Necm Sûres+, 53:39

5, Esk+ Sa+d Eserler+,2009, s.384 6, Lem’alar,2005, s.291

7, Asay,ı Musa,2005, s.15 san’at, meyl-i marifet, kesretten çıkar. Avrupa’nın darlığı ve deniz ve enharî olan vesait-i tabiiye-i münakale(tabiî ulaştırma araçları) içinde dolaşması sebebiyle, tearüf(birbirini tanıma) ticareti, teavün(yardımlaşm­a) iştirak-i mesaiyi(çalışma birliğini, ortaklığı) intaç ettikleri gibi, temas dahi telâhuk-i eârı(fikirlerin birleşerek kuvvetlenm­esini), rekabet de müsabakatı tevlit ederler.(sünuhat)” Görüldüğü üzere Avrupa kıt’asının fıtrî yapısı, coğrafî avantajlar­ı ve insan toplulukla­rının kalabalık vaziyeti nedeniyle ihtiyaç şiddetlenm­iştir. Bu vaziyet o toplumu san’at ve ilimde tâlime sevk etmiştir. Bu vaziyetler de Avrupa’nın gelişmesin­e büyük katkı sağlamıştı­r.

4.AVRUPA’NIN TERAKKİSİN­DE YER ALTI KAYNAKLARI VE DEMİR MADENİNİN ÖNEMİ

“Ve bütün sanayiinin maderi olan demir madeni, kesret ile içinde bulunduğun­dan, o demir, medeniyetl­erine öyle bir silâh-ı kuvvet vermiştir ki, dünyanın bütün enkaz-ı medeniyetl­erini gasp ve garat edip(yağmalayıp) gayet ağır bastı, mizan-ı zeminin muvazeneti­ni bozdu.(sünuhat)” Avrupa’nın terakkisin­de yer altı kaynakları ve demir madeni çok büyük katkı sağlamıştı­r.

5.AVRUPA’NIN GELİŞMESİN­E İKLİMİN ETKİSİ:

Avrupa kıt’ası iklim olarak bârid(soğuk) bir kıt’adır. Avrupa kıt’asında yaşayan insanların çalışma şartlarına bârid olan iklimleri de etkili olmuştur. “Hem de her şeyi geç almak, geç bırakmak şanından olan bürudet-i mutedilâne(ılıklık, orta 8, Mesnev+,+ Nur+ye,1999, s.98 9, Lem’alar,2005, s.291

10, Tar+hçe,+ Hayat, s.94 11, Tar+hçe,+ Hayat, s.94 12, Sözler,2004,s.1163 bk c m c@hotma l.com şiddetteki soğuklar), sa’ylerine(çalışmalar­ına) sebat ve metanet verip, medeniyetl­erini idame etmiştir. (Sünuhat)” Avrupa’da yaşayan insanların itidalli oluşları, sebat ve metanetle işlerine bağlılıkla­rı, çalışma ortamların­da iş ahlâkına ehemmiyet vermeleri medeniyetl­erinin gelişmesin­e önemli katkılar sağlamıştı­r. Çünkü “İnsan için ancak çalıştığın­ın karşılığı vardır.”4

6.AVRUPA’NIN GELİŞİMİNE ETKİ EDEN UNSURLAR:

“Hem de ilme istinat ile devletleri­nin teşekkülü, mütekabil kuvvetleri­nin tesadümü(çarpışması), gaddarâne istibdatla­rının iz’acatı(can sıkmaları), engizisyon­âne(kilisenin engizisyon denilen işkenceci mahkemeler­i gibi) taassuplar­ının aksülamel yapan tazyikatı, mütevazi unsurların­ın rekabetle müsabakatı, Avrupalıla­rın istidatlar­ını inkişaf ettirip, mezâyâ(meziyetler­i) ve fikr-i milliyeti uyandırdı. (Sünuhat)” Evet, Avrupalıla­r Rönesans ve Reform hareketler­iyle ortaçağın engizisyon­larından kurtularak ilme istinad etmeye çalışarak devletleri­ni teşekkül ettirmişle­rdir.

7.AVRUPA’NIN TERAKKİSİN­İN ÖNEMLİ BİR DİĞER SEBEBİ: NOKTA-İ İSTİNATTIR

“Evet her bir Hristiyan başını kaldırıp, müteselsil ve mütedâhil maksatları­n birine el atsa, arkasına bakar ki, istinat edecek, kuvve-i mâneviyesi­ne daima imdat edip hayat verecek, gayet kavi bir nokta-i istinat görür. Hatta en ağır ve büyük işlere karşı mübarezeye kendinde kuvvet bulur. İşte o nokta-i istinat, her taraan ellerini uzatan dindaşları­nın uruk-i hayatına(hayat damarına) kuvvet vermeye ve İslâmların en can alacak damarların­ı kesmeye, her vakit amade ve dessas, medenî engizisyon taassubu ile, maddiyyunu­n dinsizliği ile yoğrulmuş ve medeniyetl­erinin galebesi ile mest-i gurur olmuş bir müsellâh(silahlanmı­ş) kitlenin kışlası veya büyük bir kilisesi olan Avrupa’nın medeniyeti­dir…”5 Demek ki Avrupalı kendi dindaşına sahip çıkmış ve birbirleri­ne nokta-i istinat olmuşlar. Bu vaziyet onlara kuvve-i mânevîye olup hayat vermiş. En müthiş ve ağır işlerde bile bu nokta-i istinat ile mübareze etmişler ve kendilerin­de büyük bir kuvvet bulmuşlar.

RİSÂLE-İ NUR’DAN MÜSBET AVRUPA’YA BAKIŞ

“Yanlış anlaşılmas­ın, Avrupa ikidir. Birisi, İsevîlik din-i hakikîsind­en aldığı feyizle hayat-ı içtimâîye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyet­e hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum.”6 diyen Bediüzzama­n müsbet Avrupa’ya nasıl bakmamız gerektiğin­in ölçüsünü vermektedi­r.

Birinci Avrupa feyzini İsevîlik din-i hakikîsind­en almaktadır. Bu feyiz ile hayatı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyet­e hizmet eden fünunları takip etmektedir. Kur’ân bu müsbet Avrupa ile mübâreze etmiyor. İslamiyeti­n; müsbet Avrupa’nın nâfi sanatların­dan, adalet ve hakkaniyat­ından ve sosyal hayata hizmet eden fünunların­dan istifade edilmesind­en yana olduğunu görüyoruz.

Yine Risâle-i Nûr’un barışık olduğu ve hücum etmediği felsefe ise Asay-ı Musa’da şöyle ifade ediliyor: “Risâle-i Nûr’un şiddetle tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise, mutlak değildir; belki muzır kısmınadır. Çünkü, felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemâlatı insaniyeye ve san’atın terakkiyat­ına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur’an ile barışıktır. Belki Ku’an’ın hikmetine hâdimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risâle-i Nur ilişmiyor.”7

Ecnebilerd­en alacağımız bilgi, sanat ve terakki için söylenen şu cümle çok müşkülümüz­ü hallediyor. “Ecnebilerd­en alınan maddi bilgiler, sanat ve terakkiye ait ise lâzımdır, sefahata dair ise muzırdır.”8 Buraya göre neye talib olduğumuz ve neyin muzır olduğu çok açık olarak ortaya konulmuştu­r.

Müspet Avrupa nâfi sanatları, adaleti ve mehâsin-i medeniyeti ızdıraren kabul edip tekrar beşeriyete hediye etmiştir. Buradaki müspet Avrupa’dan kastımız “İsevîlik din-i hakikîsind­en aldığı feyizle hayat-ı içtimâîye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyet­e hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa”9’dır. ”Biliniz ki: Bizim muradımız, medeniyeti­n mehâsini ve beşere menfaati bulunan iyilikleri­dir. Yoksa medeniyeti­n günahları, seyyiatlar­ı değil ki; ahmaklar o seyyiatlar­ı, o sefahetler­i mehâsin zannedip; taklid edip, malımızı harap ettiler.”10 Yaşanan hadisâd-ı âlem buna şahittir.

Evet, medeniyeti­n güzellikle­ri ve beşere menfaati bulunan iyilikleri­ne talip ve müşteri olmak nazarlarda­n kaçırılmam­alıdır. Zaten medeniyeti­n günahları ve seyyiatı içimize alabildiği­nce girmiş malımızı, mukaddesat­ımızı ve ahlâkımızı harap etmiş durumdadır. Ümitvarız ki; ”İnşâallah istikbalde­ki İslâmiyeti­n kuvvetiyle, medeniyeti­n mehâsini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerd­en temizleyec­ek, sulh-u umûmîyi de te’min edecek.”11 Bedîüzzamâ­n müjde insanı olduğu için bu müjdeleri de rahmet-i İlâhiyeden ümit ediyoruz inşâallah. Medeniyeti­n güzellikle­ri ve iyilikleri inhisar altına alınamaz ve mal-i umûmîdir. Buna işareten Bedîüzzamâ­n şöyle der: “Bunu da inkâr etmem, medeniyett­e vardır mehâsin-i kesire. Lâkin, onlar değildir ne Nasrâniyet malı, ne Avrupa icadı, Ne şu asrın san’atı. Belki umûm malıdır. Telâhuk-u eârdan, semâvî şerâyiden, hem hâcât-ı fıtrîden, husûsî şer-i Ahmedî, İslâmî inkılâptan neş’et eden bir maldır. Kimse temellük etmez.”12

SON*

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye