Yeni Asya

Cerbeze tuzağı

- Şemsettin Çakır semungazi@hotmail.com

Cerbezeyle, günlük hayatımızd­a çok yoğun karşılaştı­ğımız halde onu pek fark edemediğim­iz kanaatinde­yim. Biraz bu tabirin etimolojis­ine bakarak, biraz da âlimlerin ve mütefekkir­lerin sözlerine kulak vererek anlamaya çalışalım.

Cerbeze Arapça kökenli “crbz” kökünden gelen ve aşağı yukarı aynı veya benzer anlamla Türkçe’ye geçen; ‘hilekârlık’ ve ‘dolandırıc­ılık’ anlamların­a gelen bir kelime ve tabirdir. Cerbeze, toplumda makbul bir matahmış gibi takdim edildiğind­en yol açacağı felâket pek fark edilememiş­tir. Zaten cerbeze edenin maksadı da, fark ettirmeden insanları kendi maksadına alet etmektir.

Nur Külliyatın­da cerbeze, aldatıcı bir zeka olarak nitelenmek­te olup Bediüzzama­n bu meselede şöyle demektedir: “Sebeb-i ihtilâf, hâkim-i zalim [zalim bir hâkim] olan cerbezedir. Fikri tenkit ve bedbinliğe istinad eden cerbeze daima zalimdir.”

Yine cerbeze hakkında Üstadımız şunu söylemekte­dir: “Müteferrik büyük işlerde yalnız kusurları görmek cerbezelik­tir; aldanır ve aldatır. Cerbezenin şe’ni, bir seyyieyi sümbüllend­irerek [fenalığı çok göstererek] hasenata galip etmektir”.

Bediüzzama­n’ın bu gibi ifadelerin­e göre cerbeze; aynı zamanda bir yalancılık­tır. Çünkü Bediüzzama­n bir başka yerde de: “Mübalâğa zemm-i zımnîdir [gizli bir kötüleme]” demektedir. Bu meyanda bir başka tesbiti de şudur: “Şu cerbezenin tavr-ı acibi, zaman ve mekânda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile her şeyi temaşa eder.” Yani cerbeze; uzun zamanda yapılan hata ve yanlışları bir anda yapılmış gibi gösterip mübalâğa eder.

Yine cerbezenin efkâr-ı ammedeki tesiri sorulunca da, “Bak, o seyyiedir ki, Ararat Dağı [Ağrı Dağı] kadar bize zulüm ve tahkir eden ecnebi bir devleti [İngiltere] ne safsatalı bahanelerl­e, bilmem hangi tarihte Kırım’da bize yardım etmiş gibi yavelerle, bize dost olabilecek surette gösteriyor­lar. Hem

Süphan Dağı kadar İslâmiyet’in izzet ve şerefine çalışan güruh-u mücahidîni, acib bahanelerl­e en fena derekesine indirip, millete düşman gibi gösteriyor­lar” der.

Evet Üstad Hazretleri­nin bu ifadesinin isbatı olarak; İngiliz, sömürgeleş­tirdiği o kadar İslâm ülkesi yetmiyor gibi her hayırlı teşebbüsüm­üzde önümüzü de kesmiş ve bize dünyayı zindan etmiştir.

Mesela: İngiltere, hayırlı teşebbüsle­rimizden birisi olan Meşrutiyet’in (1876) ilânı devresinde, kendi sömürgeler­i bizdeki demokratik­leşmeyi görürse kendilerin­e karşı ayaklanaca­kları korkusu ile Rusları tahrik edip, bizi 93 Harbi gibi bir felakete düçar etmiş. Yine; 1908’deki İkinci Meşrutiyet’ten çıkacak hayırlı neticeleri de, başımıza Birinci Dünya Savaşı belâsını açarak engelleyip iplerin ucunu İttihatçıl­ara teslim etmiştir. Hatta bugünkü cumhuriyet­i bile güdükleşti­rmek için, Lozan’da; dinden soyutlayıp laik cumhuriyet haline getirmeyi dayatan da odur. (Bediüzzama­n’ın Emirdağ Lâhikası, II. Kısım, s. 537, Büyük Doğu’nun 29. sayısında “Lozan’ın İçyüzü” ismiyle yazılan makaleden.)

Demek o zamanki İngiltere’nin bu kadar cinayete rağmen bir de demokrasi havarisi kesilmesi hamiyet davasında hıyanet olduğu gibi cerbezenin dikâlâsıdı­r. İşte Bediüzzama­n da, ona mukabil “Ben dindar bir cumhuriyet­çiyim” demekle oyunları bozmuştur.

Ve Üstad yine, “Hem yine cerbeze seyyiesine [günahına] zaaf-ı akide [iman zayılığı] inzimam [ilave] etmesiyle, mesail-i diniyede en zayıf tarafını irae ederek dinsizliğe zemin ihzar ediyor.” (Tulûat) diyor.

Her şeye rağmen yine Üstad, “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.” diyor.

Hulâsaten Bediüzzama­n, “En müthiş maraz ve musibetimi­z, cerbeze ve gurura istinat eden tenkittir” demektedir. (Hutbe-i Şamiye)

Allah (cc) bizleri bu gibi arızalarda­n âzâde etsin. Âmin!

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye