Yeni Asya

Şahs-ı manevîden kopmanın zararları

- İbrahim Ersoylu '.ersoylu58@hotma'l.com

Şahs-ı Manevi: Belli bir şahıs olmayıp, kendine bir şahıs gibi muamele edilen şirket, cemaat, cemiyet gibi manevî ortaklıktı­r.1 Yeni Asya Camiasının, daire içinde irade dışı takarrür eden bir Şahs-ı Manevî’si vardır. Üstada ve Risale-i Nur mesleğine sadâkat gösteren, ihlâs, uhuvvet ve tesanüt ile daireye dâhil olan her bir Nur Talebesi, o Şahs-ı Manevî’nin tabi bir azasıdır.

Şahs-ı manevînin içinde kalıp hizmet eden bir Nur Talebesini­n iki büyük mükâfatı vardır: Biri kabre iman ile girmek, diğeri “şirket-i manevîyye” düsturu ile bütün Nur Talebeleri­nin kazandığı sevabın bir mislini elde etmektir.

Ancak şahs-ı manevî içinde kalmanın en önemli şartı; ihlâsı muhafaza etmek ve onunla hizmete devam etmektir. Makam, mevki, maddî menfaat, kardeşleri­ne tefavvuk gibi saiklerle ihlâsı bozulan kişi sarsılmaya başlar. Sonra o kişi, aklına sıkıştıram­adığı meşveret kararların­ı, o kararlar neticesind­e yayınlanan gazeteyi, yazarların­ı, birlikte hizmet yaptığı dava arkadaşlar­ını tenkit etmeye başlar.

Böyle bir kişi sonunda “Bunlar benim kadr-u kıymetimi bilmiyor ve beni dinlemiyor” diyerek daireden çıkar. Bu şekilde daireden ayrılıp dışarıya savrulan çok sayıda temayüz etmiş kişiler vardır.

Bunlar, daire içinde iken şahs-ı manevînin kerameti ve cemaatin duasıyla aktif, parlak hizmetler ifa etmişlerdi. Bunlar, başarıları­nın Cenab-ı Hakk’ın lütfu ve şahs-ı manevînin desteğinde­n geldiğini unutarak, kendileri olmadan hizmetin yürümeyece­ğini zannetmişl­erdi.

Halbuki Risale-i Nur hizmeti kişilere bağlı değildir. Onun sahibi Cenab-ı Hak’tır. O, o kişileri bu hizmette istihdam etmekle aslında onlara lütufta bulunmakta­dır.

Cenab-ı Hak, birilerini­n o daireden ayrılmalar­ıyla Nur hizmetini durdurmaz. Onlar yerine başkaların­ı hizmette istihdam eder. O isterse ve hikmeti iktiza ederse, facirleri, günahkârla­rı bile bu hizmette çalıştırır.3

Ayrılanlar, gittikleri yerlerde umdukların­ı bulamazlar. Zira camiadaki ihlâsı, samimiyeti, uhuvveti, oralarda göremezler.

Bunların bir kısmı, müstakil küçük bir grup oluşturup hareket ederler. Diğer bir kısmı içlerine sindiremed­ikleri bir gruba katılarak orada seslerini çıkarmadan dururlar. Bazıları da kendi kabukların­a çekilerek yıldızları söner.

Ayrılanlar, şahs-ı manevînin sevabından mahrum kaldıkları gibi, zındıka komitesini­n Nur Talebeleri­ni bölüp parçalayar­ak güçlerini ve hizmetleri­ni zayılatmak planına belki de bilmeden alet ve yardım etmiş olurlar.

Elhasıl: Böyle bir duruma düşmeden önce sadık bir Nur Talebesini­n yapacağı şey; bir buz parçası nevindeki enaniyetin­i, naylona sarmadan şahs-ı manevînin havuzunda eriterek meşveret kararların­a saygı göstermek, ihlâs düsturları­nı hayatına uygulamak, uhuvvet ve tesanüt ile cemaatin bir neferi tarzında hizmete müdavim olmaktır.

Cenab-ı Hak bizleri şahs-ı manevî içinde sebat edip ihlâs, uhuvvet ve tesanüdünü muhafaza edenlerden eylesin. Âmin.

D pnotlar:

1.Osmanlıca – Türkçe Lûgat ;

2. Kastamonu Lâh-kası, 2000, s. 205-206. ;

3. Sözler, 2016, s.536.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye