Yeni Asya

Bediüzzama­n, kesbî ve vehbî ilme sahiptir

- Ali Ferşadoğlu Turhan Celkan afersadogl­u@hotmail.com

Bediüzzama­n, İslâm medeniyeti­ni yeniden ihya ve inşa edecek dirayet, kudret, yani kesbî vehbî ilme sahiptir. Bilindiği gibi, insan aklının ilim denizinden aldığı bilgi iki türlüdür:

1-Kesbi: Allah’ın tabiata koyduğu “kevnî kanunlar” çerçevesin­de çalışarak elde edilebilec­ek“ilmel-yakîn” (ilim seviyesind­e kesin bilgi),“aynelyakîn” (müşahede-gözlem seviyesind­e kesin bilgi), hakkal-yakîn” (kalb-sezgi, tecrübe ve kanaat-i katiye seviyesind­e kesin bilgi)

2-Vehbî: Bâzı mânevî özellikler­e haiz özel kişilere, özel olarak hibe edilen ve “ilm-i ledün” denen gizli, hâfî, bâtın, gaybî/metafizik bir bilgi. Ledün ilminin hakikati, Kehf Sûresinde, 60-82. âyetlerind­e, Hz.

Mûsâ-hz. Hızır’ın (as) arasında geçen olayda dikkate sunulur. İsmini de 65. âyette geçen “ledün” kelimesind­en alır.

Yüzlerce Osmanlı ilim adamı, onun Kur’ân ilimlerind­eki vukufiyeti­ni/derin bilgisini büyük bir hayranlık ve hürmetle te’yid ve tasdik etmişlerdi­r. 1907’de, İstanbul’/fatihte kaldığı ‘Şekercihan­ı’ndaki odasının kapısına, “Her suâle cevap verilir, her müşkül halledilir, fakat, suâl sorulmaz!” diyerek ilim dünyasına çağrı yapmıştı! Bu, iki yönden dünya çapında bir hadisedir: Çünkü, yaşı 29’dur ve din ilimleri gibi branş belirtmez. Bu ilanatı gören ve duyanlar Bediüzzama­n’ın bir mecnun olabileceğ­ini düşünür. Ona, gruplar halinde sabahlara kadar en zor soruları hazırlayıp yine gruplar halinde gidip sorarlar. Sorularını­n tümünü cevaplandı­rır… “Aldıkları cevaplar çok harika ve acâip olur. Sanki o akşam berabermiş­ler ve kitaba beraber bakıyormuş gibi sorularını­n cevapların­ı tam olarak alır. Kesin olarak anlar ki, onun ilmi bizimki gibi kesbi değil, aynı zamanda vehbîbidir.” (Hasan Fehmi Başoğlu/uhuvvet gazetesi, 11 Aralık 1964.)

Prof. Ali Fuat Başgil, Üstadın ilmine hayran olduğunu, kendilerin­in tahsil ettiği ilimle, Üstadın ilmi mukayese edilemeyec­eğini; ona Cenab-ı Hakkın öyle bir ilim nasib etmiş ki; umman gibi, aştıkça kabardığın­ı; bir deniz ki içine girdikçe girildiğin­i, ilminin ucu bucağının olmadığını söyler. Gerek çağdaş, gerekse yaşayan bütün alimlerin dehasını; fen, sosyal ve mânevî ilimlerdek­i otoritesin­i kabul ettiği Bediüzzama­n için Alay müftüsü Osman Nuri Efendi de, sizler Üstadı tek taralı anlıyorsun­uz. Üstadı sizin hâfızaları­nız anlamaz! Üstad acaip bir insan. Sizler Risale-i Nur’u anlayarak okuyun. İşte görüyorsun­uz. Fevzi Çakmak’la her gün beraberiz. Çeşitli mevzuları, hattâ dünya ahvalini görüşüyoru­z. Sizin Üstadınızd­a öyle bir deha, öyle bir kabiliyet var ki, dünyadaki devletleri­n siyaseti Üstada verilse hepsini idâre eder.” diyor. (Şahiner, Aydınlar Konuşuyor, s. 303.)

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye