Toplumda büyük huzursuzluk başlamıştı
Bir devrin romanı- Hacı Hafız Mehmed-2
Hacı Hafız Mehmet; Avşar oğullarından gelen ve köyde mütevazı bir hayat süren Süleyman Efendi ile Zeliha Hanımın iki oğlundan biridir. Bunlardan birinin adı Mustafa (askerden dönmemiştir), diğeri ise Mehmet’tir.
İşte bu Mehmet, İstanbul’a gidip medrese tahsili alabilen çok az sayıdaki kişiden biridir. İyi bir medrese tahsili almıştır. Fatıma hanım ile evlidir. Bu evlilikten beş çocuğu olmuştur. Ali Reyhan, Mehmed (Lakabı: Topalca), Hatice, Zübeyde ve yine Hatice’dir. Evlerinin hemen yanında merkezî bir cami vardır. On dördüncü yüzyılda Dalboyunoğlu tarafından yaptırılan bu tarihî camide fahrî olarak imamlık yapmaktadır.
Hacı Hafız Mehmed; orta boylu, hafif sakallı, güler yüzlü, çocukla çocuk, büyükle büyük olabilen ve herkese çare olmaya çalışan biridir. Cemaati tarafından çok sevilir, herkes ona karşı saygı duymaktadır.
O zamanlar, Cuma namazı sadece merkezî camide kılınmaktadır. Diğer mahallelerde ise mescidler bulunur ve Cuma’ya merkeze gidilir. Burada hem namazlarını kılarlar hem de birbirleriyle kaynaşırlardı.
İmamların büyük bir kısmının maaşları da yoktu. Öyleyse nasıl geçinirlerdi denilirse; camilerin çoğunun akarları vardı. Dükkanlar, iş yerleri, araziler ve tarlalar...
Bu yerler hayır ehli halk tarafından camilere vakfedilir. Gelirleri ise, burada hizmet edenlere verilirdi.
Hacı Hafız Mehmed’in hanımı Fatıma Hanım genç yaşında vefat etmiştir. Daha sonra dışarından gelin olarak getirilen Şerife Hanımla evlenmiştir. Şerife Hanımdan çocuğu olmamıştır. Biraz esmerce olduğu için halk ona “Arap Karı” lakabını vermiştir. Fakat o, tam bir “Arap Ana” olmuş ve bu lakabından da hiç alınmamış.
Arap Ana; çok zeki, otoriter ve tahsil de görmüş birisidir. Fatıma’nın çocuklarını öz evladıymış gibi sever, onlar da ona karşı saygıda hiç kusur etmezler ve onu gerçekten severlerdi.
Hoca oldukça zor bir dönemde hizmet etmektedir. Çünkü, Osmanlının yıkılışını görmüş ve yeni cumhuriyetin kuruluşu ile yaşamaktadır. Memleket, Osmanlının son dönemlerdeki laçkalığından maddi ve manevi büyük bir sıkıntı çekmektedir. Yeni dönemin idarecileri ise, dine oldukça mesafelidir. Bu durum toplumda büyük bir huzursuzluk meydana getirmişti.
Hacı Hafız Mehmed’in ise vaziyetin böyle gitmesi halinde, Kur’ansızlığın ve eğitimsizliğin vereceği neticeyi düşündükçe uykuları kaçıyordu. Yıllarca kürsülerden yaptığı vaaz ve nasihatlere, verdiği Kur’an derslerine artık son mu verilecekti? O zaman ne olacaktı bu insanların hali?