Uykularını kaçıran düşünceler
Hacı Hafız Mehmed’in ise vaziyetin böyle gitmesi halinde, Kur’ansızlığın ve eğitimsizliğin vereceği neticeyi düşündükçe uykuları kaçıyordu. Yıllarca kürsülerden yaptığı vaaz ve nasihatlere, verdiği Kur’an derslerine artık son mu verilecekti? O zaman ne olacaktı bu insanların hali? Haberler üst üste geliyordu. Zaman zaman muhtar Zobu talimat gereği kendini uyarıyordu.
Hacı Hafız Mehmed kara kara düşünmeye başlamıştı.
“Aman Allah’ım şu işe bak. “Yıllarca giydiğimiz kıyafetlerimizi değiştirecekmişiz. Yazımızı da değiştirecekmişiz. Düşünebiliyor musunuz? Yıllarca tahsil gören ben, birden okuma-yazması olmayan birisi olacağım. Sadece ben mi? Tüm millet cahil olacak. Kütüphanelerdeki kitaplarımız okunamaz ve anlaşılamaz hale gelecek. Okuma yazması olmayan, bin yıllık kültürel birikimleri eserleri yok edilmiş veya anlaşılmaz hale getirilmiş bir millet.
“Bu ne demek? Birden, Hülagu’nun Bağdat’ta yaptıkları geliyor aklıma. Günlerce Dicle nehrinin üzeri kitaplarla kaplanmış ve rengi mürekkep rengine dönmüş. Inşaallah o duruma düşmeyiz.
“Canımızı dişimize takarak, kanımızı dökerek kovduğumuz gavurların şimdi de kıyafetini giyecekmişiz. Kanununa uyacakmışız ve yazısını yazacakmışız. Güya onlar ileri gitmiş de biz geri kalmışız. Burası doğru da alacaksan fennini al, teknolojisini al. Bula bula dansını, şapkasını, yazısını ve hukukunu mu buldun? Yıkmadan, bozmadan, eksikliklerinin giderilmesi ve tamir edilmesi mümkün değil mi? Bunların kalkınma ile ilerleme ile ne alâkası var? Bu millet Kurtuluş Savaşını bunun için mi yaptı? Nereye gidiyoruz veya götürülüyoruz?”
Muhtar Zobu’nun da “Hocam! Bundan böyle Kur’an okutmayacaksın, gelen emir var” demesi dünyasını yıkmıştı. Hani derler ya, “Cihan savaşını gören çocuklar bile ihtiyardır.” Hacı Hafız Mehmed de aynen öyle oldu.
Gerçi askere gitmedi ve askerliği görmedi, ama bu düşünceler onu daha da ihtiyarlattı. “Bana ne” de diyemezdi. Köyün imamı, yaşı elliye dayanmış, herkes onu yaşını başına almış biri olarak görüyor ve ona baş vuruyor. Dert babası gibi. Çözüm! Yine çözüm! Çözümü arıyor, ama bir türlü bulamıyor.
Bu arada hanımı Arap Ana da boş durmamaktadır. Her Cuma günü ayrı bir mahalleye gider ve bir gelenek şeklinde mahallelerindeki odalarda toplanırlardı hanımlar. Kur’an okuyarak, dua ederek Cuma vakitlerini değerlendirmeye çalışırlardı.
Yine böyle bir Cuma günü Arap Ana Yusular mahallesine gitmişti. Hanımlar yukarı değirmenin önündeki odada toplanmışlardı. O da toplantıya katıldı. Yasinler, Tebarekeler okundu, duası yapıldı ve bağışlamalarda bulundular ve sıra sohbete geldi.