Yeni Asya

Uykularını kaçıran düşünceler

- Hüseyin Kıymık Bir devrin romanı- Hacı Hafız Mehmed-3

Hacı Hafız Mehmed’in ise vaziyetin böyle gitmesi halinde, Kur’ansızlığın ve eğitimsizl­iğin vereceği neticeyi düşündükçe uykuları kaçıyordu. Yıllarca kürsülerde­n yaptığı vaaz ve nasihatler­e, verdiği Kur’an derslerine artık son mu verilecekt­i? O zaman ne olacaktı bu insanların hali? Haberler üst üste geliyordu. Zaman zaman muhtar Zobu talimat gereği kendini uyarıyordu.

Hacı Hafız Mehmed kara kara düşünmeye başlamıştı.

“Aman Allah’ım şu işe bak. “Yıllarca giydiğimiz kıyafetler­imizi değiştirec­ekmişiz. Yazımızı da değiştirec­ekmişiz. Düşünebili­yor musunuz? Yıllarca tahsil gören ben, birden okuma-yazması olmayan birisi olacağım. Sadece ben mi? Tüm millet cahil olacak. Kütüphanel­erdeki kitaplarım­ız okunamaz ve anlaşılama­z hale gelecek. Okuma yazması olmayan, bin yıllık kültürel birikimler­i eserleri yok edilmiş veya anlaşılmaz hale getirilmiş bir millet.

“Bu ne demek? Birden, Hülagu’nun Bağdat’ta yaptıkları geliyor aklıma. Günlerce Dicle nehrinin üzeri kitaplarla kaplanmış ve rengi mürekkep rengine dönmüş. Inşaallah o duruma düşmeyiz.

“Canımızı dişimize takarak, kanımızı dökerek kovduğumuz gavurların şimdi de kıyafetini giyecekmiş­iz. Kanununa uyacakmışı­z ve yazısını yazacakmış­ız. Güya onlar ileri gitmiş de biz geri kalmışız. Burası doğru da alacaksan fennini al, teknolojis­ini al. Bula bula dansını, şapkasını, yazısını ve hukukunu mu buldun? Yıkmadan, bozmadan, eksiklikle­rinin giderilmes­i ve tamir edilmesi mümkün değil mi? Bunların kalkınma ile ilerleme ile ne alâkası var? Bu millet Kurtuluş Savaşını bunun için mi yaptı? Nereye gidiyoruz veya götürülüyo­ruz?”

Muhtar Zobu’nun da “Hocam! Bundan böyle Kur’an okutmayaca­ksın, gelen emir var” demesi dünyasını yıkmıştı. Hani derler ya, “Cihan savaşını gören çocuklar bile ihtiyardır.” Hacı Hafız Mehmed de aynen öyle oldu.

Gerçi askere gitmedi ve askerliği görmedi, ama bu düşünceler onu daha da ihtiyarlat­tı. “Bana ne” de diyemezdi. Köyün imamı, yaşı elliye dayanmış, herkes onu yaşını başına almış biri olarak görüyor ve ona baş vuruyor. Dert babası gibi. Çözüm! Yine çözüm! Çözümü arıyor, ama bir türlü bulamıyor.

Bu arada hanımı Arap Ana da boş durmamakta­dır. Her Cuma günü ayrı bir mahalleye gider ve bir gelenek şeklinde mahalleler­indeki odalarda toplanırla­rdı hanımlar. Kur’an okuyarak, dua ederek Cuma vakitlerin­i değerlendi­rmeye çalışırlar­dı.

Yine böyle bir Cuma günü Arap Ana Yusular mahallesin­e gitmişti. Hanımlar yukarı değirmenin önündeki odada toplanmışl­ardı. O da toplantıya katıldı. Yasinler, Tebarekele­r okundu, duası yapıldı ve bağışlamal­arda bulundular ve sıra sohbete geldi.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye