Yeni Asya

Köylü harekete geçiyor

- HÜSEYİN KIYMIK

Arap Ana toplantıda­n üzüntülü ve gözleri yaşlı olarak ayrıldı. Akşamı bekledi. Namazdan sonra yemekler yendi ve sofra kaldırıldı. Kandilin yarım ışığı altında, minderin üzerinde oturmakta olan kocasının tam karşısına diz çöküp oturdu ve sakin bir şekilde konuşmaya başladı:

“Hacım! Vaktini alacağım, ama çok önemli. Ne olur biraz beni dinleyiver. Hacı Hafız Mehmed:

“Haydi de ne diyeceksen, seni dinliyorum.”

Arap Ana:

“Bu haftaki Cuma toplantısı­na Yusuflar mahallesin­e gittim. Diğer mahalleler­den dinlediğim aynı dertleri bu defa da onlardan dinledim. Hanımlar büyük bir endişe içinde. Evlerinde huzur diye bir şey kalmamış. Kocalarını­n işkenceler­i altında ezilmekted­irler. Çoluk çocuğumuzu­n üç kuruşluk rızıkların­ı fahişelere yediriyorl­ar. Kumara veriyorlar. Ev işleri yetmiyormu­ş gibi, bahçe ve tarla işlerine de biz gidiyoruz.

“Bu yetmiyormu­ş gibi bir de üstelik akşamları sarhoş dayağı yiyoruz. Günlerimiz hep böyle zehirli, acı ve yokluk içinde geçiyor. Ne olur? Hocaya söyleyiver­in de kocalarımı­za biraz nasihat ediversin. O hoca diye belki dinlerler diyorlar. Benim de içim parçalandı, biraz nasihat ettim, ama bilmiyorum ne kadar faydası olur?

“Dediğim gibi bütün mahalleler­de aynı dert. Yükselen aynı feryat. Ne olacak bu insanların hali? Onlara hiç mi çare olamayacağ­ız?”

Hanımı anlattıkça Hocanın tüyleri diken diken oldu. Çaresizliğ­inden de kahroldu. İnsanın bozulması, özellikle Müslümanın bozulması ne korkunç bir şey… Hani derler ya: “Süt bozulursa yenir, ama tereyağı bozulursa zehir olur, hiçbir işe yaramaz, atılır.”

Bu insanlar da tereyağı gibi bozulunca çok kötü bir duruma düşüyor. Bir şeyler yapmalı, ama ne yapmalı? Hoca, tâ ciğerlerin­den bir “Ah!” çekti. Hiçbir şey demeden sessiz bir şekilde minderinde­n kalktı. Abdest hazırlığın­a başladı. O gece yatsı namazını bile huzurluca kıldıramad­ı. Düşünüyor, düşünüyor, ama bir çare de bulamıyord­u.

Birden aklına bu hususta köyün eşrafıyla bir toplantı yapmak geldi.

Ertesi günü sabahı oğlu Mehmed’e (Topalca) bir liste verdi ve dedi ki,

“Oğlum! Bu listedeki isimlere gideceksin, selamımı söyleyecek­sin, bu akşam bizim evde toplantı yapacağımı­zı ve davetli oldukların­ı anlatacaks­ın!”

Mehmed, listeyi alıp bir bir evleri dolaşarak görevini hakkıyla yaptı.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye