Okumak, Nur Talebesinin gıdasıdır
Risale-i Nur’un şahs-ı mânevisi çok kuvvetli bir mıknatıs gibidir. Sâfî ve yüksek rûhları çekiyor. Onun için Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsine meftun olmak gerekiyor. Bu çekimde idrakin payı çok azdır. Tamamen rûhîdir. Cemâatin tatlılığı, mütebessim çehrelerde tecelli eder. O çehreler sâfî rûhları celb ediyor. Kardeşlerin lisân-ı hâli, mânevî keyfiyetleri temerküz ettiriyor. Bunlar hep cazibe unsurudur. Uhuvvet ve muhabbetin rabıtalarıdır.
Elbette çok farklı metotlarla Risale-i Nur’u okuyabiliriz. Öncelikle tetebbuatla, ağır ağır okumak gerekir. Risale-i Nur’un her cümlesinin arkasında bir mânâ okyanusu bulunur. Bu açıdan Risale-i Nur’u anlamak demek; her cümlenin arkasındaki mana bahrine dalmak, bir nevi gavvas olmak demektir. Nur talebelerinin gıdası okumak, tesbihi mütâlâa, müzâkere ve tefekkürdür. Ruhun gıdası, imân hakîkatleri ve esmâ-i İlâhiyedir. Mideyi doyurmakla ruh gıdasını almış olmaz. Yediğin yemek ile rûh, cismâni lezzet alır. Rûhun, rûhâni lezzeti vardır. Çünkü rûh imân nuru ile harekete gelir. “Bu noktada, zaif imânlı olanlar imânını kuvvetlendirir.”1
Okuduğumuz cümlenin arkasında hangi mesaj var? Mektuplar içindeki esas cümle nedir?
Mesela; okuduğumuz bir mektubun fikir istikâmeti ve iskeletinin arkasında on tane esas cümle var. Her cümlenin arkasında da bir mesaj var. Bu tarzda Risale-i Nur’u okumak insanın idrakini açar. Konuşmasını müdellel yapar. Bu meslek, tahkik mesleğidir. Cadde-i asfiyadır. Velayet-i Kübra’nın yoludur.
Risale-i Nur’a talebe olmanın yolu: ‘Sözleri kendi malı bilmek’ten geçer. “Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazifei hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.”2 Yani sözleri sen yazmışsın. Öyle ise, insan kendi yazdığı kitaba sahip çıkmaz mı? Satır satır neresinde ne var bilmez mi? Elbette Risale-i Nur’u devir tarzında okumak insandaki latifeleri terbiye eder. Fakat tahkikâne okumak insanı müdakkik yapar. Risale-i Nur’u tedkik ederek, idrak ederek okuyacağız. Öyle okuyacağız ki, şuuraltına sinecek derecede bir okuma olacak. Uykuda dahi okumaya devam edeceğiz, o zaman nazar afaka dağılmıyor. Zübeyir ağabeyin okumalarında bunu görmek mümkündür. “Bir kişi, bir hafta Risale-i Nur’dan bir küçük kitap taşısa, yüzü değişiyor.” Cebimde ve çantamda taşıdığım risaleler bunun mücerrep ispatıdır. Kim bilir Risale-i Nur’u bütün latifelerimiz ile okusak ne büyük bir mana iklimine kavuşuruz? “İşte insan üzerindeki tesiri pek büyük olan böyle bir eseri devamlı olarak teenni ile ve lûgatların mânâlarını öğrenerek, dikkatle okuyabilseniz, geceli gündüzlü çalışan birçok Nur talebeleri gibi siz de büyük bir huzur ve saadete kavuşursunuz. Hem gayet cevval ve faal bir hâle gelirsiniz. O kudsî eserleri günlerce okuyabilmenin ilâhî hazzı ile çırpınırsınız. Bu gibi kıymeti ölçüye sığmayan eserlerle meşgul olabilmek için beş dakikayı bile boşa geçirmezsiniz.”3
Mesela; okuduğumuz bir mektubun fikir istikâmeti ve iskeletinin arkasında on tane esas cümle var. Her cümlenin arkasında da bir mesaj var. Bu tarzda Risale-i Nur’u okumak insanın idrakini açar. Konuşmasını müdellel yapar. Bu meslek, tahkik mesleğidir. Cadde-i asfiyadır. Velayet-i Kübra’nın yoludur.
Dipnotlar:
1- Emirdağ Lahikası-ii, s.475
2- Mektubat, s.576
3- Nurun İlk Kapısı,2000, Beyaz Karton Kapak, s.147,148