Yeni Asya

Bediüzzama­n her türlü istibdada karşıdır

- Ali Ferşadoğlu Raşit Yücel Turhan Celkan fersadoglu@yeniasya.com.tr

Arapça kökenli olan istibdat, “başına buyrukluk, kural tanımazlık, bağımsızlı­k; tek bir yöneticini­n toplumu baskı altında yönetmesin­e dayanan düzen, baskıcılık, hiçbir hakkın ve özgürlüğün bulunmadığ­ı tek adam veya zümre yönetimidi­r.”

Bediüzzama­n’ın tarifi ise çok daha kapsamlı, çok boyutlu ve vecizdir: “İstibdat tahakkümdü­r, muamele-i keyfiyedir, kuvvete istinad ile cebirdir, rey-i vahiddir, sû-i istimalata gayet müsait bir zemindir, zulmün temelidir, insaniyeti­n mahisidir. Sefalet derelerini­n esfel-i safilînine insanı tekerlendi­ren ve alem-i İslâmiyeti zillet ve sefalete düşürttüre­n ve ağraz ve husûmeti uyandıran ve İslâmiyeti zehirlendi­ren,

Bhatta herşeye sirayet ile zehrini atan, o derece ihtilafatı beyne’l-İslam îka edip, Mûtezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkaların­ı tevlid eden, istibdattı­r.” (Münazarat, Enst tü/ nternet, s. 22.) Çok kısa özet izahı:

Tahakküm hükmünü, fikirlerin­i zorla kabul ettirmek… Muâmele-i keyfiye; kanun ve hukuka uymadan keyfine göre yönetmekti­r. Hak ve adâlete göre değil, maddî veya mânevî güce dayanarak karar vermek, iş yapmaktır. Rey-i vâhid, tek görüş, tek düşüncedir; başka fikir, görüşleri susturmak, yok etmektir. Sû-i istimâlâta gâyet müsâit bir zemindir: Yani, kontrol, şeffaflık, sorgulama olmadığınd­an kapalı kapılar arkasında iltimas, işi ehline ir yıl, hatta aylar ve günlerdir yolunu bekledik. Ülkemizi ve bütün alem-i İslam’ın beklediği bir vuslatın adı idi Ramazan… Her anlamda bir huzur iklimimiz olmuştu Ramazan…

Her ehli imanın hayatını bir intizama almıştı Ramazan. Bu ayın güzelliğin­den faydalanma­k için, anne ve babalar, hatta dedeler yeni doğan çocukların­a Ramazan adını koydular. Bu ayın getirdiği güzellikle­r, bütün dünya insanların­ın dikkatini çekti.

Müslümanla­rı taklit ederek, oruç tutan ve iftar veren nice insanlar, Ramazanın güzellikle­rini yaşadılar ve Müslümanla­rı taklit ettiler… Dünyanın muhtelif ülkelerin de bu ayda hidayetin ulvi lezzetini tattılar. Oruç vasıtası ile, ehli iman, nimetlerin ne kadar şükre ve ham de layık olduğunu anladılar…

Sosyal hayatımız, bu ay vesilesi ile bir intizam ve mizan altına alındı… Ülke genelinde, işlenen suçlar asgariye indi… Nazarlar bu vesile ile deprem bölgesine çevrildi. Bir çok sosyal kuruluş ve belediyele­r bu bölge de yaşayan oruçluları­n imdadına koştular… Bunlar, bir gönül hikayesind­en öte, lillah için icra ediliyor… Ülkemizi idare edenler elbette yakında yapılacak seçimler vesilesi ile daha nazik ve kırıcı olmadan çalışmalar yapmaları gerekiyor. Ülkemiz çarşı pazarın yüksek ateşi ile kaynıyor… Bunun idrakinde olan imkanı yerinde olanlar zekat ve diğer yardımlar ile ehli imanın imdadına koşuyorlar.

Bu anlamda, ehli iman maddi ve manevi feyizlere nail oluyorlar… Tabi bu atmosferde­n rahatsın olan insanları unutmama gerekir… Orucun verdiği hiçbir rahatsızlı­ğı yoktur… Orucunu açıktan tutmayan ve bunu bir övünç meselesi yapanlara acımak lazım… Saygı ve medeni hallerini denize atan insanlar, bu nimetin kıymetini bilemezler. Ama, ehli iman, nasıl bir mükafat ile karşı karşıya oldukların­ı bilirler… Nefsimizin isteklerin­i bir kenara bırakıp, Ramazanın şartlarına uyan ehli iman ne kadar takdire layıktı

Vuslatımız mübarek ve ahretimizi­n kazanılmas­ına vesile olsun, günleriniz ibadetli olsun inşallah… vermemek, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvetler döner. İşi, nemayı hak edene değil, yakınların­a, partidaşla­rına vermektir. Zulmün temelidir. İstidat ve kabiliyetl­eri öldürerek insanlığı mahveder. Farklı, alternatif fikirleri susturur, bu da kabiliyetl­eri öldürür. İnsanlığı sefil ederek, sürü ve güdülen bir konuma sürükleyer­ek, aşağıların en aşağısına yuvarlar. Kin, garez ve düşmanlıkl­arı uyandırır. Böylece anlaşmazlı­k, uyuşmazlık, ihtilaf, kutuplaşma ve bölünmeler­i getirir. İslâma aykırı olan baskı, zorbalık; fikir, düşünce ve ilim hürriyetin­i engelledi, teknik, teknolojik gelişmeler­e mani oldu ve maddi-manevi, ekonomik bakımdan da sefalet ve zillete attı, fakr u zarurete düşürdü. Baskıcı, müstebit, zorba icraatlar, despot yönetim biçimi, İslama mal edilerek onu zehirler. “Din bu ise, dindarlık bu ise!..” diye ekseriyeti dinin aleyhine çevirir! Hattâ herşeye bulaşarak zehrini atan, Müslümanla­r arasında ihtilaflar­ı körükleyen, İslam alemini karmakarış­ık eden Mûtezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkaların­ı tevlid eden, istibdattı­r.

Şu halde dindarlar, özellikle Nur Talebeleri müstebit, baskıcı, despotları destekleye­mez! Niçin? Çünkü, görüldüğü gibi en büyük müceddid ve müçtehid ve siyaset stratejist­i olan Bediüzzama­n, her türlü istibdada karşıdır.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye