Başarılı babaların çuvallayan oğulları
En son Fatih Erbakan’ın da siyasette çuvalladığını görünce, şu “babalar ile oğullar” meselesini yeniden enine boyuna düşünme ihtiyacını duyduk.
Onun Cumhur İttifakı’na girmeden önce ve girdikten sonraki açıklamaları arasında derin uçurumlar var. Tabir-i diğerle, arada dağlar kadar bir fark var. Mevcut iktidarın günahkâr olduğunu ve “faiz lobisi” ile beraber çalıştığını üzerine basa basa söylerken, bir anda yüz seksen derece dönüş yaptı ve seçimlerde Cumhur İttifakı’na dahil olacaklarını beyan etti. Aynı anda CB adaylığını da iptal ettirdi.
Ha, bir de kameralara bir “imzalı uzlaşma protokolü”nü göstererek, siyasette sadece “oğulca” değil, aynı zamanda “çocukça” bir tavır sergilemiş oldu. O belgeden yüzlercesinin nasıl etkisiz ve işlevsiz kaldığını bilâhare göreceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Kendisi, güya babasının izinden gidiyor. Aslında, babasının konforuyla siyaset yapıyor. Oysa, babası Necmettin Erbakan’ın mevcut iktidar hakkında sarf etmiş olduğu o zehir-zemberek sözleri en iyi bilen yine kendisidir.
Demek ki, bile bile lades yapıyor, ya da işine geldiği gibi hareket ediyor. Ama, her iki halde de siyasî kredibilitesini tükettiğini ve karizmayı da bir güzel çizdirdiğini hemen herkes görüyor, biliyor; velev ki, kendisi görmese ve bilmese de…
Bu aktüel gelişme gösteriyor ki, babaları siyasette başarılı olanları oğulları gün birinde çuvallamaktan kurtulamıyor. Er, ya da geç, akıbet pek değişmiyor.
*
Yakın tarihe baktığımızda, babalarının şöhretiyle siyasete atılan, yahut itilen oğulların hemen tamamının başarısız olduklarını görüyoruz.
Bu meyanda hemen bir çırpıda hatıran gelen bazı isimleri şöylece sıralamak mümkün: İsmet Paşanın oğlu Erdal İnönü, Adnan
Menderes’in oğlu Aydın Menderes, Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy, Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş, Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan...
Bu listede ismi geçen babaların hemen tamamı siyasette kendi çapında başarılı olurken, oğulları veya kızlarının ise nisbeten başarısız olduğunu, bir kısmının ise resmen çuvalladığını söylemek hiç de abartılı olmaz.
*
Kırallık ve saltanat gibi hanedana dayalı monarşik sistemlerde, işleyiş genellikle babadan oğula intikal ederek gidiyor. Oğulun nasıl bir olacağı da, tamamen şansa kalmış bir durum oluyor. Oğullar bazen deli çıkar, bazen de veli gibi olur.
Demokratik cumhuriyetlerde ise, hanedan sisteminden farklı olarak, bilgi, tecrübe ve liyakat ile siyasetin başına geçiliyor.
Bu noktadan bakıldığında, demokrasi ile idare edilen ülkelerde, babalarının yerine geçmeye çalışan evlatlar, pek muvaffak olamıyor. Sistem “babadan oğula” geçiş tarzına elverişli olmadığı gibi, öyle anlaşılıyor ki, kader de buna müsaade etmiyor. Nitekim, başarılı olmuş bazı babaların evlatları saldırı veya suikast ile karşılaşarak, siyasî hayatları mecburiyetle bitme noktasına geliyor. Türkiye’de Adnan Menderes’in çocukları ve Pakistan’da Zülfikâr Ali Butto’nun kızları gibi.
*
Bütün bu tecrübeler gösteriyor ki, siyaset babaların çocuklarına yaramıyor. Onlara hayır ve güzellik getirmiyor.
Bu sebeple, CB adaylığı gösterisinde bulunan Ahmet Özel ile Fatih Erbakan’ın düştüğü hale çok da şaşırmamak lazım. Tavsiyemiz, öncelikle kendileri siyasette baş olma hevesine kapılmasınlar ve öyle beylik lâflarla sevenlerini ümitlendirip sonra da hayal kırıklığına uğratmasınlar.