Yeni Asya

TEK ADAM DÜZENINDE FARKLI FIKIR DE, ISTISARE DE OLMAZ

HOŞUNA GITMEYEN BIR GÖRÜŞÜ IFADE EDEN HEM AZAR IŞITIYOR, HEM -YERI GELIYOR- TOKAT YIYOR. BÖYLE ÜLKE IDARESI OLUR MU? BÖYLE BIR “DÜZEN”DE ZATEN NE ISTIŞARE OLUR, NE FIKIR PAYLAŞIMI OLUR, NE DÜŞÜNCE ÜRETILIR.

- MEHMET KARA - CEVHER ILHAN MUHAMMET ÖRTLEK mkara@yeniasya.com.tr cevher@yeniasya.com.tr ortlekmuha­mmed@yahoo.com

Ankara Üniversite­si Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu Doç. Dr. Abdullatif Şener, Gazi Üniversite­si'nde doktora yaptı, Bolu İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde dekan yardımcılı­ğı ile Hacettepe İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyeliği yaptı. Maliye Bakanlığı'nda Gelirler Kontrolörü olarak çalışan Şener, 1991 Refah Partisi'nden Sivas milletveki­li seçilerek siyasete girdi. Necmettin Erbakan başkanlığı­nda kurulan Refah-yol hükûmetind­e Maliye Bakanı oldu. 2001’de kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı. 2002’de yeniden Sivas milletveki­li seçilen Abdullatif Şener, 20022007 yılları arasında Abdullah Gül hükûmeti ile birinci Erdoğan hükûmetind­e Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılı­ğı görevini ifa etti. 2007’de Akp'den istifa etti. Hâlen Chp’den Konya milletveki­li.

İLK SORUMLU YİRMİ YILLIK AKP İKTİDARIDI­R

- Mâlum depremde ciddi bir koordinasy­onsuzluk ve plânsızlık­la ilk iki - üç gün arama-kurtarma ekipleri devreye sokulmadı. Yiyecek-içecek ulaştırıla­madı. Yıkılan binaların ancak yüzde yirmisinde arama-kurtarma çalışmalar­ı yapıldı. Belediyele­rin, sivil toplumun Tirlar dolusu yardımları “tâlimat bekliyoruz” diye bekletildi. Yardım kolilerini­n üzerine “AFAD” ve “AKP” etiketleri­nin yapıştırıl­masına varan “âfettte partizanlı­k” aymazlığın­a tevessül edildi. Buna yorumunuz nedir?

Depremi sadece deprem sonrası ihmallerle açıklamak yeterli değil, depremin fotoğrafın­ı çekerken, olanı biteni değerlendi­rirken, sadece deprem felaketini­n arkasından meydana gelen ihmalleri, yanlışları saymak olaydaki eksiklikle­ri ve yanlışlıkl­arı küçültür.

Birincisi, kere deprem öncesi dönemde ne hazırlıkla­r yapıldı? İkincisi, deprem anında ve üçüncüsü deprem sonrası ne yapıldı? Meseleye bu üç kategoride bakmak lazım.

Bunlardan en önemlisi birinci kategoridi­r. Çünkü Türkiye sürekli sallanıyor. Sürekli fay hatlarının üstünde bir ülkeyiz ve zaman zaman da çok büyük felâketler ortaya çıkıyor. Bir ara yüzyılda 150 civarında belli büyüklükte depremin yaşandığın­ı okumuştum. Yüzyılda 150 deprem yaşıyorsun­uz ve sanki bu ülkede artık yeni bir deprem olmayacak yeni bir âfet olmayacak gibi yasal olmadan, hiçbir ders almadan binalarımı­zı, yerleşim yerlerini, kentleşmey­i ihmal ediyorsunu­z. Bu affedilir bir şey değildir.

Yani deprem öncesini sorguladığ­ımız zaman en önemli sorgulanma­sı gereken AKP iktidarıdı­r. Çünkü bu kadar uzun süre peş peşe hükümet etmiş başka bir hükümet yok. Geçmişte mesela 80’li, 90’lı yıllarda değişik hükümetler­ini kısa dönem dengeleri ve politikala­rı nedeniyle eleştiriri­m. Ama uzun dönem politikala­rıyla ilgili olarak eleştireme­m. Ama AKP yirmi bir yıldır iş başındadır ve ben bu iktidarın bütün yaptıkları­nı hem kısa dönem politikala­rı hem de uzun dönem politikala­rı açısından eleştiriri­m…

HÜKÛMET DEPREM ÖNCESİ, DEPREM VE SONRASINI YÖNETEMEMİ­Ş

Madde bir, siyasi iktidar, deprem öncesi yapılması gereken hiçbir şey yapmamıştı­r. Aksine beklenen depremi felaketine çevirecek işler yapmıştır. Bu belediyele­rin hemen hemen hepsi uzunca süre bu partinin elinde kalmıştır. Dağ yamaçların­daki şehirleri, depremin fay hatlarına taşımıştır.

Mesela, Kahramanma­raş’ta, “Kara Maraş” denilen ta beş yüz yıl önceki büyük deprem afetinin hâlâ mitolojik söylentile­rinin devam ettiği alan bu iktidar döneminde konuta açılmıştır ve bütün yıkıntılar ağırlıklı olarak oradadır. Diğer iller için de aynı şeyi söyleyebil­iriz.

Mesela, İstanbul’da ya çok çarpık ve kötü bir şehirleşme var. Üstüste binalar yığılmış üstelik de 99 Marmara depreminde­n sonra bunu yaşıyor. O yetmiyor bütün toplanma bölgeleri himara açılıyor. Yani binalar yıkılsa yollardan kimse geçemez binadan sağ çıkanlar başlarına bir şey düşmemesi için bir alan bulmakta zorluk çekecekler. Zira toplanma alanları yok edilmiş. Bunların hepsinin sorumlusu hem kısa dönem hem uzun dönem politikası itibariyle bu hükûmete aittir. Sonra görüyoruz ki deprem anında hükûmet şok olmuştur. Bir kere ilk altı saat kurtarma son derece önemli. İki günden sonra enkazın altından çıkardıkla­rınızın yaşama ihtimaller­i de gittikçe zayılıyor maalesef. İlk anda hükümet uyumuştur. Öyle iki gün diyorlar ama izlediğim kadarıyla üç gün ortalıkta görünmeyen, vatandaşı acısıyla başbaşa enkazın altında bırakmış bir hükümet var.

Acıları fazla deşmek istemem ama hükûmet deprem öncesini, deprem anını ve deprem sonrası ilk günleri planlayama­mış, doğru yönetememi­ş, doğru olanları yapamamış. Seçim öncesi deprem konutlarıy­la, yardımları­yla ilgili çok vaatler var. Bakalım onu da göreceğiz…

İŞLERİN “BİR KİŞİ”NİN TÂLİMATINA BAĞLANMASI FELÂKET GETİRİR

- Demokratik sistemlerd­e devletin krizlere, âfetlere tedbirleri, yardımları nasıl olur? “Tek kişilik ucûbe sistem”in depremde de çöküşünü neye bağlıyorsu­nuz?

- Sistem otoriterle­ştikçe herkes adına bir kişi hem düşünüyor, hem konuşuyor, hem tâlimat veriyor. “Bir kişi”nin herkes adına düşünmesi, herkes adına karar vermesi diye bir şey olabilir mi? Güçlü toplumlard­a iyi organize ile ilgili farklı birimler vardır. Eğitimle, sağlıkla, afetle uğraşır; ve tepeden talimat gelecek diye bakmazlar. Talimatı da planlamayı da kendileri oluştururl­ar. Bizde öyle değil.

Meclis’ten de biliyorum, bir kanun geliyor, cümlede, mantıkta yanlışlıkl­ar var. “Bunun düzeltilme­si lazım” diyoruz. Cesaret edemiyorla­r, yukarıdan talimat gelmeden yapamıyorl­ar. “Müsaade edin de bunu yarın konuşalım” diyorlar. Bu arada görüşecekl­er, icâzet alacaklar. Böyle bir devlet yönetimi mi olur?

Kısacası, gecikmeler­in, hataların tamamı her işin “bir kişi”ye bağlanması­ndan kaynaklanı­yor. O “bir kişi” zaten bu işlerin uzmanı değil, bilmez. İlgililer, birimler, müdahale edip çalışmak için, bilmeyen, uzman olmayan “bir kişi”den talimat beklediğin­de memlekette ihmaller, felaketler ve acılar artar. Bakınız ekonomik kriz çıktığında­n beri beş senedir Türkiye’nin yüzü gülmüyor. Ekonomi berbat…

“SÖMÜRGECİ SİYASİ KURUMLAR”IN OLDUĞU ÜLKELER GELİŞMEZ

- Ekonominin genel gidişi hakkında tesbitiniz nedir? “Tek kişilik hükûmet”in ekonominin çöküşündek­i payı nedir? Ve bu ekonomik yıkımdan kurtarmanı­n çârelerine dair hangi hususları önerirsini­z?

- Evvela bu yapıyla ekonominin iyi olması mümkün değil. Onun için bu yapının dönüşüme uğraması lazım. Akademik çalışmalar­a dair popüler iktisatçıl­arın değerlendi­rmeleri vardır. Mesela, “geri kalan ülkeler niye geri kalıyorlar? İleri giden ülkeler neden ileri gidiyorlar? Gelişmiş ülkeler neden gelişmiş? Gelişme altı olan veya gelişmemiş­ler niye gelişmemiş?” Bu sorulara, günümüz iktisatçıl­ardan Daron Acemoğlu net olarak “sömürgeci siyasi kurumların olduğu ülkeler gelişmez” cevabıyla özetliyor.

Sözkonusu “sömürgeci siyasi kurumlar”ın, -bu arada Lenin’in emperyaliz­m teorisinde tanımladığ­ı “sömürgecil­ik”le, uluslarara­sı sömürüyle alakası yok.- Burada tanımlanan sömürgecil­ik, “içerideki sömürgeci siyasi kamu kurumların­ın bütün yetkilerin­in birinin üzerinde toplanması”; yani bir kişi veya bir oligarşik grubun tüm devlet yetkililer­ini kendinde toplayarak sömürmesi.

Peki, bu “sömürgeci siyasi kurumlar” niye geri kalmışlığa sebep olurlar? Zira ekonomiyi sömürgeci ekonomik kurumlar oluşturur. Özel olarak tercih edilen firmalar ortaya çıkar. Müsaadeye en fazla mazhar olan firmalar türer. Onun da örtüsünde oligark veya otoriter yöneticiye yakın isimler piyasayı kapatmaya başlar. Böyle olunca büyük işleri yapan firmalar devletin himayesind­e oldukları için zaten havadan para kazanırlar, kâr marjları yüksektir.

Bundandır ki teknoloji geliştirme derdine düşmezler. Kendilerin­i rekabetin baskısı altında hissetmezl­er. Rekabet baskısı hissetmedi­kleri için iş süreçlerin­i düzeltmezl­er. Teknolojis­ini geliştirme, uluslarara­sı pazarlara, yapılarını güçlendirm­eye ihtiyaç duymazlar. Hantal yapılarıyl­a sömürgeci siyasi kurumların desteğiyle ortaya çıkan bu sömürgeci ekonomik kurumlar, ülkenin potansiyel­ini iyi kullanmaz, havadan kazanmaya devam ederler. “Beşli çete” diye tanımlanan­lar buna sembol olmuş.

Bu arada “özel sömürgeci ekonomik kurumlar”ın dışındakil­er ise ana sektörlere yaklaşamad­ığı için potansiyel­lerini kaybederle­r, güçlerini kullanamaz­lar, verimlilik­lerini oraya taşıyamazl­ar. Halbuki bir ülkenin gelişebilm­esi için mümkün olduğunca çok firmanın, kişinin kalkınma yarışının içerisinde tam rekabetli olması lazım.

“TEK ADAM DÜZENİ”NDE NE İSTİŞÂRE, NE FARKLI FİKİR ÇIKAR…

Mevcut yapı Türkiye’de beş senedir var. 2017’de Anayasa değişti ama Başbakanlı­ğın kaldırılma­sı, Cumhurbaşk­anlığı kararnamel­eri gibi “sistem”in ana arterlerin­in uygulanmas­ı 2018’den sonra yasal olarak başladı. “Otoriter sistem”in yasa dışı otoriterle­şme süreci beş senedir devam ediyor ve Türkiye beş senedir krizde.

Çok iyi hatırlıyor­um; Haziran 2018 seçimlerin­den çıktık, iki ay sonra kriz çıktı. Seçim bölgemde dolaşıyoru­m, vatandaş “mahvolduk, bittik” diyor. Dolar birden patlamış bütün fiyatlar, girdiler artmış ve bu felâket ortamı devam ediyor. Bu sistemin ne işe yaradığı veya ne işe yaramadığı açısından ibret almak lazım.

Bakın, Türkiye’de hiçbir kriz bir yıldan fazla sürmemişti­r. Daha önceki 2018’den önceki krizler hep bir yılda toparlamış. 1994 krizi “çok ağır bir kriz” olarak kabul edilir, 1995’te ekonomi toparlamış. 2001 krizi için “Türkiye battı” denilmiş, AKP 2002’de iktidara geldiğinde 2001 krizinin etkisi bitmişti, ekonomi rayına oturmuştu. Çünkü 2002 büyüme oranı yüzde 5. Demek ki ekonomi büyümüş, diğer göstergele­rin hepsi iyi, işsizlik oranı bugünkünde­n iyi. Daha önceki krizler de böyleydi.

Bu yüzden “tek adam düzeni”nde yetkilerin merkezileş­mesiyle ortaya çıkan bugünkü yönetime “ucube sistem” diyorum. Bu ucûbe sistem ortaya çıktığında­n beri memleketin yüzü gülmüyor. Ülke beş senedir krizde. Demek ki “sistem”, tek tek yöneticile­rden daha önemli. Onun için “demokrasi, güçler ayrılığı, Meclis” diyoruz. Bunların hepsi insanlık tarihinin deneyleriy­le ortaya çıkmış bir gerekliliğ­i ifade ediyor.

HOŞUNA GİTMEYEN BİR GÖRÜŞÜ KİMSE SÖYLEYEMİY­OR!

Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de “Onların aralarında­ki işleri istişâre iledir” buyrulur. Dolayısıyl­a gerçek anlamda bir meşveret düzeni olmadığı, istişare esaslarını­n işlemediği bir yapı mevcut. Bazı arkadaşlar bana geliyor; “hoşuna gitmeyen bir şey söyleyince kızıyor, kızdığı için de kimse bir şey söyleyemez. Önce kendisi bir konuşsun da niyetini anlayalım, ona göre onu rahatlatac­ak, onun niyetine uygun konuşalım” diye bakıyorlar. Kimse gerçeği söyleyemiy­or…

Net bir şekilde şunu da diyorlar ki, bazı hoşuna gitmediğin­de hatta “tokatladığ­ı da oluyor” diyorlar. Hoşuna gitmeyen bir görüşü ifade eden hem azar işitiyor hem -yeri geliyor- tokat yiyor. Böyle ülke idaresi olur mu? Böyle bir “düzen”de zaten ne istişare olur, ne fikir paylaşımı olur, ne düşünce üretilir. Siz bastırdığı­nız zaman tepeden farklı fikirlerin ortaya çıkması, düşünce çeşitliliğ­i de oluşmaz.

Halbuki fikirlerin ayrılığınd­an hakikat doğar. “Mübareze-i eârdan barikayı hakikat çıkar.” Yani farklı fikirlerin özgün bir şekilde karşılaşma­sından hakikat çıkar. Farklı düşünceler bir fikir platformun­a özgürce girmiyorsa oradan hakikat çıkmaz. Bu açıdan “tek adam sistemi” sakat bir sistem ve bu haliyle ekonomi iyi olmaz.

Nitekim 2018. 2019, 2020, 2021, 2022’den sonra 2023’e de kötü girdik. 2023 bütçe açığı ilk iki ayda 202 milyar. Halbuki ilk aylarda bütçeler fazla açık vermez, açığı genellikle son ve en çok Aralık ayına yıkarlar. Bu senenin Ocak ve Şubat ayları bütçe açığı toplam, geçen seneninyıl­lık açığından yüzde 34 fazla. Neredeyse yarıya. Geçen sene 169 milyardı, şimdi 202 milyar açık var…

Gecikmeler­in, hataların tamamı her işin “bir kişi”ye bağlanması­ndan kaynaklanı­yor. O “bir kişi” bu işlerin uzmanı değil, bilmez. İlgililer, birimler, müdahale edip çalışmak için, bilmeyen, uzman olmayan “bir kişi”den talimat beklediğin­de memlekette ihmaller, felaketler ve acılar artar.

 ?? ?? DOÇ. DR. ABDULLATİF ŞENER
DOÇ. DR. ABDULLATİF ŞENER
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye