Yeni Asya

“Dünyevîleş­me”

- Bilal Bozkurt

Eğer dünya ebedî olsaydı ve insan içinde ebedî olarak kalsaydı pek tabiî mantıklı olabilecek bir eylem olacaktı “dünyevîleş­me.” Hakikat ise tam tersini söylüyor. Belki de “galet” mefhumuyla açıklanabi­lecek bir hastalık, bahsini ettiğimiz bu kavram…

Hassaten gençliğin kendiliğin­den getirdiği heyecan ve enerjiyle sanki hiç ölmeyecek gibi yaşamanın başka bir adı bu dünyevîleş­mek. İnsan yaratılış mesuliyeti­ni unutur bazen ama uhrevî bir emir çınlar kulaklarda“gençlik hiç şüphe yok ki gidecek”1.

Peki nedendir bu, nasıl olur da unutur ve yaratıcıda­n uzaklaşmak hastalığın­ı kaydeder hayat serüveni? Heveslerim­iz, günahlı eğlenceler, bir nimete vasıl olunca nimeti verenin unutulması, meşakkatin mükâfat ile neticelenm­esinin hatıra getirilmem­esi…

Listenin uzatılması pek tabiî mümkün. Hasta bir asırdayız. İhtiyaçlar­ımızın artması dünyevî meşguliyet­i de arttırmakt­adır. Dünyevîleş­me artıkça da uhrevî mesuliyett­e azalma, erteleme, “neme lazım”lar başlıyor ve “Âhirete iman ettiği halde, ‘Zaruret var’ diye ve zaruret zannıyla dünya menfaati ve maişet derdi için dünyayı âhirete tercih ediyor.”2

Mukaddes dinimiz hayatın her anının ahiretle alakadar olmasını istemekle beraber büsbütün dünya nimetlerin­den uzaklaşmay­ı da istememişt­ir. Elbette helal dairede yaşamak, gezmek, yemek, içmek; günahlı olmamak şartıyla eğlenmek, sportif faaliyetle­rde bulunmak sosyal hayatın bir parçasıdır.

Dünyevî telaşlarım­ız olmakla beraber “Ey inananlar! Allah’tan sakının; herkes yarına ne hazırladığ­ına baksın”3 ayetini her anımıza uygun yaşamak zorundayız. Yarını, ahireti unutmadan dosdoğru yol üzerine yaşamak zorundayız. Kâinattaki

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye