BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ’NİN TAHŞİDATı
Zaman içinde mütegallibe dediği bazı askerî kişilerin, beşerî zaalarla, siyasî maksatlarla veya benzer mülâhazalarla vakıf mallarına müdahale etme ihtimallerini ortadan kaldırmak için vakfiyesine mezkûr ifadelerin yer aldığı ağır bir beddua eklemişti. Osmanlı padişahları da asırlarca Ayasofya Camii’nin o hususiyetlerini itinayla korumuşlardı. Osmanlı Devleti’nin yıkılmasını müteakip Ayasofya hakkında, devlet ricali ve hükümet erkânı nezdinde en çok tahşidatta bulunan âlim, merhum Bediüzzaman Said Nursî’dir. Cami daha müze haline getirilmeden Ankara’da M. Kemal ile yaptığı görüşmede Ayasofya misâli üzerinden Müslüman bir devlet adamının nasıl olması, neler yapması gerektiğini anlatarak camiin şeâir-i İslâm cihetine dikkat çekmişti.
“Ayasofya Hristiyanlığın İslâmiyet’e devir ve tesliminin bir abidesidir. Bunun için kilise iken cami olmuştur. Elbette tekrar camiye çevrilecektir.”
Böyle müjdelemişti Ayasofya’nın geleceğini. Tebşîrinin gerçekleşmesi için 1950 seçimlerinde iktidara gelen Demokratlara “ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve âlem-i İslâm’ı, hatta bir kısım Hristiyan devletlerini de memnun etmek için Ayasofya’yı müzahrefattan temizleyip ibadet mahalli yapmayı” tavsiye etmişti.
Talebesi Zübeyir’in, Ayasofya’ya neden bu kadar tahşidat yaptığını sorması üzerine “Ayasofya’nın ibadete açılması, Süfyan’ın icraatlarının ters yüz olmasına vesiledir” cevabını vermişti.
Aynı hassasiyeti onun vefatından sonra Nur Talebeleri de göstermişler ve 8 Ağustos 1980 cuma günü Ayasofya’nın Abdülmecid Mescidi bölümünün ibadete açılmasını sağlamışlardı.
Bediüzzaman’ın tavsiye ve telkinlerin muhatabı, yalnız Demokratlar değil, bütün devlet ve siyaset adamlarıdır. Yapılan tavsiyelerin ve gösterilen hassasiyetlere riayetin neticesinde, Ayasofya’nın heyet-i umumîsi ile tekrar cami haline getirilip ibadete açılması, elbette takdir ve tebrik edilecek güzel bir icraattır.