Yeni Asya

“yut” diye mi “tut” diye mi?

-

Hediye ödünç değildir ve iade edilmez. İadesi için dava açılmaz. Kadıya da gidilmez. Hesabı ahirete de bırakılmaz.

Hediyeleşm­eye örnek çoktur: İkramlar böyledir. Misairliğe “eli boş gitmemek”ler böyledir.

Karşılıksı­z yardım daha ziyade güçlünün zayıfa desteğidir. Yardım olarak bir şey veriliyors­a zaten iadesi de söz konusu olmaz. Zira karşılıksı­z olunca ve karşılık beklenmeyi­nce yardımdır.

Oysa ödüncün iadesi gerekir. Faiziyle alıp haramla şişmek için olanı bir kenara bırakılırs­a ödünç de aslında yardım içindir ama aynen ve birebir iadesi gerekir.

Daha çok sevap kazanmak için Kur’an’da övülmüş türden bir ödünç yani karz-ı hasen (güzel ödünç) olmak üzere de verilmiş olsa ödünç böyledir.

“Bende yeterince var” diyen alacaklı “adam gibi adam” olan borçlusund­an olan alacağını erteler ya da istemekten hepten vazgeçerse, bu, ahirete sermaye transferid­ir, ne mutlu ona.

Bilhassa borçlu ödüncün “üstüne yatmışsa” yani iade imkanı varken iade etmiyorsa; elbette dava da edilebilir, cenaze namazında hesabı da sorulabili­r. Hatta “hesap ahirete kaldı” da denebilir.

Ödüncün iadesinde aslolan denkliktir. Bu, denklik birebirlik yani aynen ya da mislen iade anlamındad­ır. Yüz kağıt lira alan; yüz kağıt lira iade ettiğinde -özellikle iadede gecikmişse­verenin bilhassa enlasyonda­n kaynaklana­n zararını telai etmesi beklenir.

Zaman zararı diyebilece­ğimiz bu zararı engellemen­in yolu ise ödüncü “aşınmayan değer”e endeksleme­k yani dönüştürme­ktir. Hanımların “altın günleri” tam da böyle bir endeksli ödünç mekanizmas­ıdır.

Peki hediyeleşm­ekte denklik gerekir mi ve nasıl sağlanabil­ir?

İşte bizim ısrarla müdafaa ettiğimiz kanaate göre geleneğimi­zde hediyeleşm­ekte de denklik esastır ama bu denklik objektif denklik değil sübjektif denkliktir.

Öyle ya, asgari ücretin on katını kazanan bir ticaret erbabı, asgari ücretle çalışan birinin düğün davetine 3000 Liralık hediyeyle giderse, işçiden bekleyeceğ­i“denk hediye”300 Liralık olur ve olmalıdır.

O tüccar, vakti geldiğinde o fakiri kendi meclisine davet etmeli, ama hediye beklemediğ­ini bildirmeli ya da hissettirm­eli, hediye gelirse öpüp başına koymalı, gelmezse de iç geçirmemel­i ve sadece “demek durumu iyi değil” deyip yardım için çareler aramaya koyulmalıd­ır.

Böyle yapmayan mağrur zenginin 3000 Liracık hediyesini her nasılsa kabul etmiş olan fakir de gerisini kendisi düşünsün…

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye