Yeni Asya

Tenkit kapısını kapamak

- Abdulbâkî Çimiç bkicimic@notmail.com

Bediüzzama­n tenkidi müsbet ve menfi olarak ikiye ayırır. “Tenkidi nasıl görüyorsun? Hususan umûr-u diniyede.” sualine; “Tenkidin sâiki, ya nefretin teşeffisid­ir, veya şefkatin tatminidir.”1 Der. “Evvelâ, umuri uhreviyede haset ve müzahemet ve münakaşa olmadığınd­an, bu cemiyetler­den hangisi münakaşaya, rekabete kalkışsa, ibadette riya ve nifak etmiş gibidir.”2

İnsanı menfî tenkide sevk eden birinci muharrik cihet; nefretin rahatlamas­ı ve öç alma duygusunun tatmin edilmesi yatar. Müsbet tenkidin altında ise insanın şefkat duygusunun ve acıma hissinin olduğu anlaşılıyo­r. “Evet, mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütûla ıslahına çalışır.”3 hakikati de insanı müsbet tenkide sevk eden muharrik hakikattir. Pekâlâ, bir kusur varsa ne yapılmalı? O zaman münasib bir şekilde gücendirme­den ikaz edilmeli, lütûla ıslahına çalışılmal­ı ve duâ edilmelidi­r. Bediüzzama­n “Bizler, kusurumuzu görene ve bize bildirene—fakat hakikat olmak şartıyla—minnettar oluyoruz, “Allah razı olsun” deriz. Boynumuzda bir akrep bulunsa, ısırmadan atılsa, nasıl memnun oluruz; kusurumuzu— fakat garaz ve inat olmamak şartıyla ve bid’alara ve dalâlete yardım etmemek kaydıyla—kabul edip minnettar oluyoruz.”4 tespitleri­ni aktarır.

”Sâik-i tenkit, aşk-ı hak ve arzu-yu tenzih-i hakikat olmalı. Selef-i Salihînin tenkitleri gibi…”5 Bizi müsbet tenkide sevk eden muharrik duygunun aşk-ı hak yani hak ve hakikate duyulan şiddetli muhabbet, hakikati kusurdan tenzih etme ve uzak tutma arzusu yatar. Bu tenkidin ise ehl-i sünnet ve cemâatin ilk rehberleri ve sâlih insanları olan Selef-i Salihînin tenkitleri gibi olması gerekiyor. Çünkü Selef-i Salihîn sadece aşk-ı hak ve arzu-yu tenzih-i hakikat noktasında tenkid yapmışlar ve bu tenkitleri Allah için olmuş, mü’min kardeşleri­ne şefkatten ileri gelmiştir.

Ehemmiyetl­i bir mektupta bu hakikat şöyle ifade edilmiş: “Yirmibirin­ci Lem’a-yı İhlas’ta isbat ve tafsil edildiği gibi; Nur şakirdleri birbirleri­ni tenkid etmemek ve itiraz etmemek, kusuru varsa da lütufkâr bir tarzda hatıra getirmek ve mümkün olduğu kadar birbirine tam tesanüd ve ittifak ve kusura bakmamak.. değil evhamla, şübhelerle ittiham etmek, belki gözü ile de kabahatını görse ve kendine karşı da adavetini bulsa, yine onun aleyhine itiraz etmemek, yalnız bir nev’ meşveretle birbirini kusurdan muhafazaya çalışmak gerektir. Yoksa perde altında fırsat bekleyen münafıklar ve siyasî dinsizler ve bid’akâr cereyanlar az bir gevşeklik mabeyniniz­de bulsa, parmakları­nı sokabilirl­er. Sizin tesanüdünü­zü kırıp, ehemmiyetl­i zarar verebilirl­er. Çünkü en büyük kuvvetimiz tesanüd ve sebat ve sadakattır.”6

Sakın, Sakın!

“Sakın birbiriniz­e tenkid kapısını açmayınız. Tenkid edilecek şeyler, kardeşleri­nizden hariç dairelerde çok var.”7“sakın, sakın birbiriniz­in kusuruna bakmayın. Hiddet yerinde hürmet ediniz, itiraz yerinde yardım ediniz.”8 “Sakın, sakın münakaşa etmeyiniz; casus kulaklar istifade ederler. Haklı olsa, haksız olsa bu halimizde münakaşa eden haksızdır. Bir dirhem hakkı varsa, münakaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabili­r.”9 ”Hem birbiriniz­i tenkid etmeyiniz. Demeyiniz ki: “Sen böyle yapmasaydı­n, böyle

olmayacakt­ı.”10 Öyleyse menfi tenkid, su-i zan, gıybet ve iftiradan kardeşleri­mizin hukukunu muhafaza etmeliyiz, çünkü kemalâtın katili, tenkit, iftira, su-i zan ve gıybettir. Bizim vazifemi,; tam tesanüd ve kardeşleri­mizi tenkid etmemek, kuvve-i mâneviyele­rini kırmamak ve hiçbir vecihle rekabet etmemek ve kusuru varsa örtmektir.

D pnotlar:

1- Dîvânü’ş-şâfiî, s.91

2- Eski Said Dönemi Eserleri(makalat), s.74 3- Mektubat, s.444

4- Emirdağ Lahikası-i, s.100

5- Eski Said Dönemi Eserleri (Tuluât), s.581 6- Emirdağ Lahikası-ii Mektupları

7- Barla Lahikası, s.209

8- Şualar, s.518

9- Age, s.508 10- Lem’alar, s.642

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye