“Dişini sık ey emekli, bak uzaya çıkıyoruz!”

Vatandaş, emekli 10 bin lira ile çarşı-pazara çıkamazken Türk astronotu Alper Gezeravcı 55 milyon dolara Florida Kennedy Uzay Merkezinden uzaya fırlatıldı! Ve şu haberler pompalandı: “Gurur Duy Türkiye! Astronotumuz Alper Gezeravcı’nın ay-yıldızlı bayrağımızı taşıyacağı uzay görevini başarıyla icra ederek, sağ salim aramıza dönmesini temenni ediyoruz.” Falan, filan…

55 milyon doları havaya atıp ve bazı yandaşları hayalen havalandırmanın nesi ile gurur duyuyorsunuz? Niye emekli maaşlarının açıklandığı şikayetlerin ayyuka çıktığı bir dönemde kamuoyu, “Dişini sık ey vatandaş, ey emekli, bak uzaya çıkıyoruz!” sloganlarıyla avutulmak istendi.

Cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri, iktidar yanlısı besleme-sözüm ona-ilim, bilim adamları, İlahiyatçılar, fikir ehli, gazeteciler, yazarlar yıllarca bu toplumu değişik yalan, hayal, mübalağalarla oyalıyor, boyalıyor! 22 senede enflasyonun yüzde 120’lere, faizlerin yüzde 42’lere, mazotun 40, dövizin 3 liradan 30 küsür liraya fırlayıp ekonominin çökmesi sebebi işte bunlardır!

Akılların almadığı,

Risale-i

Nur’u okuduğunu söyleyenler şu hakikatlere rağmen “hayalhod ve mübalağacıları” niçin ve nasıl alkışladığıdır:

“Her şeyi, olduğu gibi tavsif etmek gerektir.”1 “Mübalâğa ihtilâlcidir… Nasıl ki, bir ilâcı istihsan edip izdiyad etmek (iyi ve güzel görüp artırmak), devayı dâ’e (ilacı hastalık, sıkıntı ve zahmetlere) inkılâp etmektir…"2

“En müthiş maraz ve musibetimiz, cerbeze (demagoji) ve gurura istinad eden tenkittir.”3 “Bir tane sıdk, bir harman yalanları yakar. Bir tane hakikat, bir harman hayalâta müreccahtır (tercih edilir).”4

Bilhassa siz dikkat edin ey hakiki dindar, müdakkik Nurcular ve emekli adam!

“Hiçbir müfsid (bozguncu) ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak (yanlışı doğru) görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız… Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz.”5

D pnotlar:

1-Mektubat, Enst./inter., s. 458.; 2-Muhakemat, s. 27.; 3-Hutbe-i Şâmiye, s. 147.; 4-Mektubat, s. 457.; 5-Münazarat, s. 48.