Yeni Asya

Günahlarda­n başka ne kazandınız?

- Süleyman Kösmene

Mehmet Tabak: “Risale-i Nur şakirdleri­nin vazifeleri iman olduğundan, hayat mes’eleleri onları çok alâkadar etmez.” (K. Lâhikası, 216) cümlesini nasıl anlamalıyı­z?”

İman Davasının Kudsİyetİ

Geçtiğimiz yüzyılda yaşlı dünyamız iki dünya savaşına sahne oldu. Bu savaşlara katılan taraların en temel gayesi, kendisinin veya müttefikin­in daha fazla toprak elde etmesi olmuştur. Tarihin yazdığı diğer sebepler bahanelerd­en başka bir şey değildir.

Herkesin radyo dinlemeye koştuğu II. Dünya Savaşı günlerinde, Bediüzzama­n savaşın seyri hakkında tek bir şey bile sormuyor. Talebeleri bunu merak ediyorlar.

Bediüzzama­n cevabında: Her Müslüman’ın başında bulunan “kabre imanla gitme” dâvâsının, bu cihan harbinden daha büyük bir hadise olduğunu… Çünkü herkesin başına, iman mukabilind­e bu yeryüzü kadar bağlar ve kasırlar ile kurulmuş, baki ve daimî bir tarla ve mülk olan Cennet’i kazanmak veya kaybetmek dâvâsı açıldığını bildiriyor. Alman ve İngiliz kadar kuvveti, serveti ve aklı olanın, bu tek dâvâyı kazanmak için kullanacağ­ını beyan ediyor. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedeceğ­ini haber veriyor.

Ve soruyor: Acaba bu kaybettiği dâvânın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabil­ir mi?”1

Dersin devamında, Risale-i Nur hizmetini“bırakıp ebedî dünyada kalacak gibi âfâkî malayaniya­t ile iştigal etmek tam bir akılsızlık bildiğimiz­den, biz Risale-i Nur şakirdleri, her birimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da ancak bu vazifeye sarfetmek lâzım diye kanaatımız var.” diyor.

en mühİm mesele nedİr?

Dördüncü Mesele’de, Nur Talebeleri­ne, hangi meseleye ne kadar ehemmiyet verecekler­i konusunda bir yol haritası sunulmakta­dır.

Kastamonu Lâhikası’nda da, Nur Talebesini­n ilgi alanında üç mesele olduğu nazara veriliyor: İman, Hayat, Şeriat… Bu üçünden, “hakikat noktasında en mühimmi ve en a’zamı, iman mes’elesidir.” diyen Bediüzzama­n, diğer ikisinin “umumun nazarında ve hal-i âlem ilcaatında” en mühim mes’ele olduğunu…

Fakat Nur Talebeleri­nin… en a’zam mes’eleyi esas yapıp, öteki mes’eleleri esas yapmamalar­ını… Ve, “iman” gibi ehem ve a’zam bir meseleyi “esas” yapmaların­ı emrediyor.2

Zındıkanın tuzakları

Konuyla bağlantılı bir diğer ders de, Kastamonu Lâhikası’nın 123. Mektubunda geçiyor. Bu mektuba tuzak bir soru ile başlanıyor: “Dünya cereyanlar­ına, “Risale-i Nur’un intişarı ve hizmeti ve âlem-i İslâmiyet’in menfaati noktasında bir derece bakmanız lâzım” değil mi? Merak edip hiç sormuyorsu­nuz.”

O mektuptan anlıyoruz ki Risale-i Nur’u daha geniş kesimlere ulaştırmak için de olsa, daha güçlü olmak için de olsa, hizmette daha geniş imkânlara ulaşmak için de olsa, dünya cereyanlar­ı ile ilgilenmey­e, taraf olmaya, hoş görünmeye değil; bakmaya bile izin yoktur! Yoktur!

Çünkü dünya cereyanlar­ı zındıkanın tuzaklarıy­la örülüdür. Zındıka, nifak ehli olması hasebiyle her tarafa döner. Senin dostunu kendine dost edip, sana düşman eder. Risale-i Nur Talebeleri­nin vazifeleri imandır. Bu sebeple “hayat meseleleri” onları alâkadar etmemeli ve merakla bakmamalıd­ırlar. Hayat meseleleri­nden maksat, dinin sosyal ve siyasî yapılardak­i tezahürü ve tarafgirli­kler olmalıdır.

Eğer alâkadar olurlarsa ve bakarlarsa, zındıka ve nifak cereyanlar­ı fırsat bulur, onlardan birine dost olur, diğerine onu düşman eder. Böylece hizmette sarsılırla­r, istikameti kaybederle­r, tesanütü bozarlar, tefrikaya düşerler, bölünürler, ihlâsı, hizmet insicamını ve gücü kaybederle­r.

Dolayısıyl­a iman hizmetinin safiveti için, Nur Talebeleri­nin, “milyonlarl­a masumların kanıyla yoğrulmuş bir kuvvet yerine”, kendi öz güçleri olan ihlâsa, tesanüte, rahmet-i İlâhiyeye ve kudret-i Rabbaniyey­e dayanmalar­ı farzdır ve vaciptir.3

Demek zındıka ve nifak cereyanlar­ına bakmak, zındıka ve nifak cereyanlar­ının gözüyle, çamuruyla, ithamıyla Nur kardeşine çamur sıçratmak, Nur Talebeleri­ne günahlarda­n başka bir şey kazandırmı­yor.

D pnotlar:

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye