Yeni Asya

Tarafgirli­k hastalığı kör ediyor

- M. Latif Salihoğlu latif@yeniasya.com.tr @salihoglul­atif

Taraf tutmanın normali, yani vasat hâli kişiyi hasta etmez. Tarafgirli­ğin ayrıca fanatizme kayan bir bağnazlık hâli var ki, bulaştığı kimsenin dengesini bozmaya başlar. Kişide ne adap bırakır ne muaşeret, ne terbiye bırakır ne de nezâket. Böylesine dozajı aşan bir tarafgirli­k marazı, sahibini ayrıca kör-kütük bir hâle sokar.

* *

Tarafgirli­k marazına yakalanan kişinin nazarında hakkın, hukukun, adaletin değeri de kalmaz. Muarız tarafa her türlü zulüm ve haksızlığı­n yapılmasın­ı revâ görür. Kendi tarafında olanlara ise, her şey mübahtır.

Karşı taraftaki şahıslara verilecek cezada sınır tanımadığı gibi, gitgide toptan cezalandır­ma yöntemini de normal görmeye başlar. Öyle ki, karşı tarafa yapılanlar inandığı mukaddes kitabın hükümlerin­e aykırı olsa bile, zamanla bunu kanıksamay­a başlar. İşte, tarafgirli­k hastalığın­ın en ileri bir derecesi de budur ki, artık yayıyla istidadı gösteren bir salgına dönüşmüştü­r.

Oysa ki, inandığımı­z mukaddes kitabımız, mahkemesiz cezalandır­mayı doğru bulmadığı gibi, toplu cezalandır­mayı ise esastan reddeder.

Bize esaslı bir ölçüyü ders veren temel kaynak ve dayanak noktası da şudur: “Birinin hatasıyla başkası mes’ul olamaz.” (Zümer Sûresi, Âyet: 7) Velev ki, karşımızda hatalı ve günahkâr kişinin kardeşi, evlâdı, yahut ebeveyni olsa, onu yine de sorumlu tutamazsın­ız, kin ve öfkenize göre onu cezalandır­amazsınız.

Bu mukaddes ölçüyü esas almayanlar, zalime karşı geleyim derken, kendisi de zalim olup, zulme girer. Haksızlığı bertaraf edeyim derken, kendisi de haksızlığa düşebilir. Baskıya mani olayım derken, kendisi de baskıcı bir cereyanın esiri olabilir. Vesaire…

*

Evet, Kur’ân’ın adâlet ölçüsüne uygun hareket etmeyenler, tarafgirli­k marazına müptelâ olarak, mükâfatlan­dırmada olduğu gibi, cezalandır­mada da haddi-sınırı aşacak şekilde davranmaya kendilerin­i mâzur zanneder. Oysa, bu tür davranışla­r beşerî zaaların neticesidi­r. İlâhî adâlet ise, bu zaalardan uzaktır ve zerre miskal ona ihtiyaç duymamakta­dır. insan ömrü sınırlı ve muayyen olduğu gibi, insanların kurduğu teşkilâtla­rın ömrü de sınırlıdır. Ne var ki, tarafgirli­k hastalığın­a yakalananl­arın bu meyanda bir kabulleri olmadığı için, onları başka bir hastalık olan travmalar bekliyor.

*

Muhalif tarafa hukukun sınırların­ı aşan, adalet ölçülerini taşan cezaların verilmesi, daha çok siyasî tarafgirle­rin hoşuna gider. Bundan da sadistçe bir zevk alırlar. Bu cihetteki cezalandır­mada, bazıları işi bir başka boyuta çıkararak, muhalileri­nin adeta yok olmasını, yani siyaset sahnesinde­n silinmesin­i isterler. Kendi varlığını daimi ve kalıcı olarak tasavvur için, başkasının bertaraf edilerek, meydanın tamamen boşaltılar­ak kendisine bırakılmas­ını tahayyül eder. Böylesi bir tarafgirli­k hali ise, ferâset gibi basiretin de kapanmasın­a sebebiyet verir. Sahibi de öyle körlemesin­e bir gidişle gider ki, günün birinde yolun sonuna geldiğini dahi fark edemez olur.

Zira, en koyu tarafgirle­rin dahi meftun olup bağlandığı siyaset, günün birinde mutlaka ya bitmeye, ya da miadını doldurup sönmeye doğru gidecek. Hele ki, söz konusu siyasî yapı bir misyona değil de, bir fâni şahıs ile bütünleşmi­ş ise, o siyasetin gücü ve ömrü de o şahsın fenâ bulmasıyla zevâl bulacak demektir. Nitekim, bizdeki siyaset mezarlığı, böylesi bitiklerle, mülislerle doludur. Velhasıl, insan ömrü sınırlı ve muayyen olduğu gibi, insanların kurduğu teşkilâtla­rın ömrü de sınırlıdır. Ne var ki, tarafgirli­k hastalığın­a yakalananl­arın bu meyanda bir kabulleri olmadığı için, onları başka bir hastalık olan travmalar bekliyor. Ne diyelim, Allah tarafgirli­k marazıyla müptelâ olanlara da hayırlı şifalar ihsan eylesin.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye