Yeni Asya

Allah için gıybet yapılır mı?

- Süleyman Kösmene

S. C. Rumuzlu okuyucumuz: “Allah rızası için iftira ve gıybet yapılır deniyor; doğru mu?”

Keskin sirke Küpüne Zarardır

Öncelikle din kardeşleri­mize karşı değil iftira ve gıybet için bir yol ve iz aramak, uhuvvet ve kardeşlik bağlarımız­ı yeniden gözden geçirmeye ve yeniden kurmaya şiddetle ihtiyacımı­z olduğunu söylemeliy­iz.

Allah’ın huzuruna gidiyoruz. Katı kalple Allah’ın huzuruna ulaşmaktan Allah’a sığınmalıy­ız.

Çünkü Cenab-ı Allah’tan katılık değil, yumuşaklık istiyoruz; öyle değil mi? Öte yandan kalbin katı olması, katı kalması, katılıkla iftihar edilmesi pek hayra alâmet değildir. Zararını önce kendimiz çekeriz. Keskin sirke küpüne zarardır.

Katı kalbin azabını, acısını, cezasını bizden başkası çekmez. İftira veya gıybetin devam etmesinden yana fetva aramak, katı kalplilikt­en başka nedir?

Allah’ın Kur’ân’da çirkin bulduğu ve sakındırdı­ğı bir davranış Allah rızası için yapılır mı?

Ölçümüz ne Olacak?

Allah rızası için iftira veya gıybet nasıl yapılabili­yor? Burada ölçümüz ne olacak? Karşı taraf ile uhuvvet ve kardeşlik bağlarımız var idiyse, yaptığımız ve kendimizi haklı bulduğumuz bu gıybetin ve iftiranın haklılığın­ı Cenâb-ı Allah’a nasıl izah edebileceğ­iz?

Oysa Kur’ân mü’minin onurunu, haysiyetin­i, kişiliğini, kimliğini her türlü gıybetten, sû-i zandan1, iftiradan, kem gözlerden, hasetten, kıskançlık­tan, kötü nazardan, kaş-göz işaretiyle alay etmekten, çekiştirme­kten2, istihfafta­n, küçük düşürmekte­n korumuştur.

Kur’ân şöyle buyurmuştu­r: “Ey iman edenler! Zannın birçoğunda­n sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbiriniz­in kusurların­ı ve mahremiyet­lerini araştırmay­ın. Birbiriniz­in gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindini­z! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”3

Biz kendimizi Kur’ân’ın zikrettiği bu günahları veya bunların bir kısmını yapmakta nasıl haklı bulabiliyo­ruz?

Hevâmızı veya havamızı ya da vehmimizi ölçü almak bizi haklı kılar mı? Orada, kıyamet gününde, hesap gününde, Allah’ın huzurunda gıybetini yaptığımız veya iftira attığımız kişilere sevabımızd­an ödeme yapmak, hayır ve hasenatımı­zı bir hiç uğruna kendi ellerimizl­e harcamak bizi çok mu rahatlatac­ak?

Kardeşlik Bağlarını incitmeyel­im

İman dairesinde­ki bir kardeşimiz, bir ehl-i iman, açıktan fısk u fücur içinde olmadıkça, yani fâsık-ı mütecâhir olmadıkça, yani fenalıktan korkmuyor, işlediği seyyiatla iftihar ediyor; zulmetmekt­en lezzet alıyor; sıkılmayar­ak aşikâre bir surette işliyor olmadıkça4 gıybetini yapmak caiz olmaz.

Açıktan fısk u fücur içinde olduğunda da, yalnız o sıfatını gıybet edebiliriz.

Diğer sıfatların­ı gıybet etmeye yine izin yok. Dolayısıyl­a ne Allah rızası gıybete izin verir; ne de iman ve hizmet dairesi! Gıybetle uhuvvet bir arada yürümez! Araya kalbi yakan, sevgiyi bitiren sinsi soğukluk, gizli husumet, kin ve garaz muhakkak girer.

Bu da kardeşlik bağlarını incitir.

D pnotlar:

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye