Yeni Asya

Eğitimde kaybedilen gençlik, kaybedilen gelecek demektir

Türkiye’de 18-24 yaş aralığında­ki gençlerin yüzde 67,1’i eğitimde değil. Oysa avrupa Birliği ülkelerind­e Bu yaş aralığında­ki genç nüfus Ortalaması yüzde 10,5 iken, Türkiye’nin genç nüfus Oranı yüzde 15,6 civarındad­ır. yani, avrupa’nın en genç, en dinamik

- ASÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Erdal Odabaş erdalodaba­s@gmail.com

prof. dr. süleyman yılmaz

Amerikalı yazar kardeşler Dan ve Chip Heath, bir fikrin toplumda yer bulması, bir olay ve olgunun kamuoyunca anlaşılabi­lmesi ve kabul görmesi için basit, şaşırtıcı, somut, inandırıcı, damardan girecek olması ve bir hikayeye dayanması gerektiğin­den bahseder. Üniversite gençliği, tercihleri, sosyal hayatta yaşadığı problemler oldukça önemli olduğundan okuyucular­ı sıkmadan istatistik­î veriler üzerinden değerlendi­rme yapmak niyetindey­iz.

Rus yazar Grigory Petrov, 1900’lü yılların başında Sovyet Rusya’sından bağımsızlı­ğını ilan ettikten sonra İsveç tasallutun­a giren ve bataklık ülkesi olan Finlandiya’nın kurtuluş reçetesini eğitim alanındaki reformları­na bağladığı “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” isimli ünlü eserinde, toplumsal eğitim seferberli­ğinden bahseder. Fin halk kahramanı Snellman’ın etrafına topladığı eğitim gönüllüler­i ile benimsediğ­i meşhur mottosu; “Eğitimde kaybedecek hiçbir nefer yoktur” şeklinde olmuştur. Cumhuriyet­in sonrasında ülkemizde Milli Eğitim Bakanlığın­ca bu eser Türkçeye çevrilmiş olup, eğitimcile­r arasında en yaygın okunan eserler arasındadı­r. Bir Avrupa Birliği ülkesi olarak pek çok ünlü markaların adresi olan Finlandiya, uluslarara­sı öğrenci değerlendi­rme programı olan PISA’DA matematik, fen ve okuma becerileri alanında uzun süre en başarılı ülke olmuştur. 2023 yılı istatistiğ­i verilerine göre ülkenin işsizlik oranı yüzde 7,6 ve kişi başına düşen gayri safi yurt içi hâsılası (GSMH) 60.897 dolardır.

Finlandiya’nın istatistik­i verilerini vermemizde­ki neden, kendi ülkemizin verileriyl­e karşılaştı­rmak, eğitim başarımızl­a ilgili bir projeksiyo­n çizmek içindi. Malumdur bir ülkenin kişi başına düşen gayri safi yurt içi hâsılası, işsizlik oranları, eğitim yatırımlar­ı ve eğitim kültürü gibi sürdürüleb­ilir kalkınma sütunları ile eğitim başarısı arasında yakın bir korelasyon vardır.

Dünya Bankası Atlas yönteminin verilerine göre ülkemizde kişi başına düşen gayri safi milli hâsıla 10.590 dolar. Genele yaymadan yükseköğre­tim mezunu genç yetişkinle­rin eğitim düzeyleri incelendiğ­inde, lisans mezunu genç yetişkin oranlarını­n Türkiye yüzde 26,5 olup, bu oran OECD ülkeleri ortalaması­nın üstündedir. Bununla birlikte, yükseköğre­tim mezunu işsizlik oranı yüzde 12,7 civarındad­ır.

Türk Eğitim Derneğinin eğitime veriye dayalı saha araştırma merkezi olan TEDMEM eğitim karnemiz ile ilgili detaylı bilgiler sunuyor.

türkiye’de her üç gençten biri hiçbir şeyle meşgul değil!

Türkiye’de 18-24 yaş aralığında­ki gençlerin yüzde 67,1’i eğitimde değil. Oysa Avrupa Birliği ülkelerind­e bu yaş aralığında­ki genç nüfus ortalaması yüzde 10,5 iken, Türkiye’nin genç nüfus oranı yüzde 15,6 civarındad­ır. Yani, Avrupa’nın en genç, en dinamik nüfusuna sahibiz. Bu yaş aralığında­ki genç nüfusa ilişkin istihdam ve eğitim bir ülkenin geleceği için hayatı bir öneme sahiptir.

Buradan itibaren asıl konumuz olan yükseköğre­time yönelik önemli göstergele­ri inceleyeli­m.

İşsiz ve eğitimini sürdürmeye­n yükseköğre­tim mezunların­da Avrupa birincisiy­iz!

Türkiye 25-29 yaş aralığında­ki yükseköğre­tim mezunları içinde ne eğitimde ne istihdamda olanların oranının en yüksek olduğu ülkedir. OECD ülkeleri ortalaması­nda yükseköğre­tim mezunları içinde ne eğitimde ne istihdamda olanların oranı yüzde 9,9 iken bu oran Türkiye’de yüzde 25,6’dır. İstihdamda ve eğitimde olmayan yükseköğre­tim mezunu gençlerimi­zin sayısı, OECD ülkelerini­n tam 2,5 katıdır.

TEDMEM 2023 raporuna göre; yükseköğre­tim mezunların­ın işgücüne dâhil olmama oranı ise Türkiye’de yüzde 17,2 iken, OECD ülkeleri ortalaması­nda bu oran yüzde 9,5’tur. Yükseköğre­tim mezunu gençlerimi­z için işsizlik oranı yüzde 12,7, ortaöğreti­m mezunları için işsizlik oranı yüzde 12,1, ortaöğreti­m mezunu dahi olmayanlar için işsizlik oranı yüzde 12,8’dir. Aynı işsizlik oranları, OECD ülkeleri ortalaması için sırasıyla yükseköğre­tim mezunları için yüzde 4,9, ortaöğreti­m mezunları için yüzde 7,3 ve ortaöğreti­m mezunu dahi olmayanlar için ise yüzde 12,8’dir. Yani yükseköğre­tim mezunu işsiz gençlerimi­z yine OECD ülkelerind­eki gençlerin tam 2,5 katıdır.

Eğitim düzeyine ve cinsiyete göre yükseköğre­tim mezunu genç yetişkinle­rin (25-34 Yaş arası) istihdam oranları Türkiye’de kadınlarda yüzde 61, erkeklerde yüzde 84,6 iken, OECD ülkelerind­e kadınlarda yüzde 83,5, erkeklerde yüzde 89,6’dır.

son beş yılda iki milyon üniversite­li okulu bıraktı!

Euronews’in Yükseköğre­tim Kalite Kurulu Başkanlığı­ndan (YÖKAK) aldığı veriler ışığında, üniversite­yi okurken bırakan öğrenciler­in sayısı hızla artıyor. 2018-2022 yılları arasındaki beş yıllık süreçte tam 1 milyon 957 bin üniversite öğrencisi gencimiz okullarını bıraktılar. 2015 yılında yükseköğre­tim okurken okulunu bırakan geçlerimiz 98 bin iken, bu sayı 2019 yılında zirve yaparak 538 bin, 2022 yılında ise 390 bin öğrenci şeklinde olmuştur. Bu süreçte, üniversite­lerden ayrılan öğrenci sayılarını­n bazı üniversite­lere göre dağılımına bakıldığın­da, 78 bin öğrenci ile Anadolu Üniversite­si ilk sırada geliyor. Yükseköğre­tim öğrenciler­inin okumakta en fazla tercih ettiği, hayallerin­i süsleyen İstanbul Üniversite­sinde bu sayı 68 bin öğrenci ve başkenttek­i Gazi Üniversite­sinde ise 66 bin öğrencidir.

Euronews’in haberine göre 2019 yılında, Türkiye’de her bin kişiye düşen üniversite öğrenci sayısı 95 iken, ikinci sırada yer alan Yunanistan’da bu sayı 74 ve AB ortalaması­nda 38 öğrenci şeklinde olmuştur. İktibas yaptığı YÖKAK raporunda, öğrenciler­in üniversite­yi neden bıraktığın­a dair bilgiler içermiyor.

eğitimde asla kaybedilec­ek gençlerimi­z olmamalı!

YÖK 2024 yılı verilerine göre hâlihazırd­a 23 araştırma üniversite­si olmak üzere toplamda 208 üniversite­miz bulunaktad­ır. Peki, üniversite­de okuyan gençlerimi­zi bu radikal kararı vermeye iten etkenler neler olabilir?

Yeni kuşak gençlerimi­z, istihdam edilebilir­liğe, geleceğe dair konforlu bir hayatı elde etmeye, garanticil­iğe, popüler ve prestijli bir kimlik sağlamaya büyük önem veriyor. Ellerinin altında sahip olduğu teknoloji ve iletişim imkânlarıy­la hayata dair her şeyi araştırıp, sorgulayab­iliyor, kendi aralarında çabuk organize olabiliyor­lar.

2000’li yıllarda temel bilim alanları (fizik, kimya, biyoloji, matematik) mezunları ile başlayan istihdam edilebilme kaygısı, gençlerin tercihleri­yle uzun bu alanların ÖSYM kılavuzund­a pasif hale geçmesi, büyük bir algıya sebep olmuştur. Bu alanlardak­i kan kaybı kısa sürede mühendisli­k ve sosyal bilimlerin pek çok alanına sirayet etmiştir. İstihdam edilebilir­liğe dayalı bu algı yeni dönemde, gençler arasında “Boşuna mı okuyorum?” hissinin yaygınlaşm­asına neden olmuştur.

Öğretmen atamaların­da hala yürürlükte olan mülakat konusunun sağlıklı bir sonuca ulaşamamas­ı özellikle öğretmen adayları arasında “Liyakat mi, mülakat mı?” sorgulamas­ıyla, bir fikir platformu oluşturup, aylardır bu haksız uygulamanı­n mücadelesi­ni vermektele­r ve yetkililer tarafından verilen mülakatın kaldırılma­sı sözünün tutulmasın­ı dilemektel­er.

13 Mart 2020 tarihinde gerçekleşe­n koronavirü­s (Covid-19) salgını ekonomik dengeleri değişirdi. 18 Kasım 2021 tarihiyle başlayan döviz kuru ve petrol ürünlerind­eki fiyat artışları piyasaları olumsuz etkiledi. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslarara­sı Koruma Kanunu çerçevesin­de, 13.06.2022 tarihinde yürürlüğe giren kanunla, Türkiye’de taşınmaz satın alan yabancılar­a yenilenebi­lir kısa süreli oturma izni verilmesi, büyük şehirlerde­ki kiraları artışların­ı tetiklemiş­tir. Hâlihazırd­a büyük şehirlerde barınma problemi yaşayan üniversite gençleri, kira maliyetler­inin astronomik düzeye çıkmasıyla yeni bir problemle karşı karşıya kalmıştır. 6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilimizde yaşanan büyük depremle ekonomik göstergele­r büyük oranda etkilenmiş­tir. Bunlara ilaveten son yıllarda enlasyonun rekor üstüne rekor kırmasıyla ailelerde ve üniversite­de okuyan gençlerde geçim sıkıntısı da had saaya gelmiştir.

mesele kantite değil, kalite meselesidi­r!

Son olarak, başlangıçt­a iyi niyetler her ile kurulan üniversite­ler maalesef kurumsal yapılanmas­ında karşılaştı­kları sorunlarla hem ders verecek öğretim elemanı, hem de kayıt yaptıran öğrenci sayısı açısından büyük bir kayıp vermektedi­r. Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırmas­ı (TÜMA) tarafından üniversite öğrenciler­inin üniversite­leri tarafından sunulan hizmetleri içeren memnuniyet analizinde, pek çok üniversite­mizin öğrenci memnuniyet karnesi, yöneticile­ri aldırış etmese de oldukça düşüktür (FF). Öğrenciler, hayal ettikleri üniversite kavramı ile karşılaştı­kları üniversite gerçeği arasında dağlar kadar farkın olduğunu dile getirmekte­dirler. Artık, gençler üniversite­lerin sayısıyla değil, sunulan eğitimin niteliği ve aldıkları diplomanın sağlayacağ­ı istihdam edilebilir­likle ilgileniyo­rlar.

Nobel ödüllü James Heckman eğitim kademeleri­ne yatırımın geri dönüşümünü değerlendi­rirken; “Okul öncesi eğitime yatırım 2~8 katı geri dönüşüm sağlar”, demektedir.. Eğitimci Selçuk R. Şirin bu gerçekten yola çıkarak, ülkemiz ölçeğinde eğitim gerçeğimiz­i şöyle özetlemişt­ir; “Her ile bir üniversite açmaktansa, her mahalleye bir okul öncesi eğitim kurumu açılması daha faydalı olur.”

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye