Yeni Asya

Baş döndürücü zamana karşı

- Rukiye Anar

Uçucu bir zamanın, çeşit çeşit hengâmeler­i içinde kalan bizler gelişen olaylara yetişemedi­ğimiz gerçeği ile karşı karşıyayız. Bir yanda siyasi fırtınalar, bir yanda her günü, dünü unutturan sosyal olaylar âdeta başımızı döndürüyor. Beynimizin algı ve düşünme yetisini durduracak kadar hızlı ve değişen olaylar karşısında insan gerçeği algılamada zorlanıyor. Daha ötesi asıl yaratılış gayesi olan hakikati ıskalıyor. Hâlbuki bu akıl fikir ve diğer cihazlar hakikati aramak ve onu bulmak için verilmişti.

Haz ve hız dünyası içinde yuvarlanan insanın bu sarmaldan kurtulması mümkün mü? Elbette mümkün, ama çok zor. Her alandan hazlar ve tutkuları tetikleyen şeylerle, dışta, içte, evde, elde nefse hitap eden şeyler akıyor. Çağımız nefis ve şeytanın zirvede oturduğu ve ilahlılığı­nı ilan ettiği çağ. Söz nefsin, düzen şeytanın. Şu ayetin en çok temessül ettiği vakitteyiz. “Nefis ve hevasını ilah edineni gördün mü? Onun üzerine sen mi vekil olacaksın.”

Denilebili­r ki mabut gibi tapılanlar­ın en şerlisi nefsin hevasıdır. Çünkü bu düşman içimizde öyle yamandır ki, insana akı kara, karayı ak gösterir. Göz, kulak, zihin bütün algılarımı­zı kendine göre ayartır. Böyle şiddetli ayartıcı varken insan hakkı bulmak ve hakikate göre gitmek için daima gözü kulağı kitapta, niyeti yaratılış gayesinde olmalıdır.

Her ne kadar zamanın getirdiği çekici zevkler, renkler ve keyiler bütün şiddetiyle başımızı döndürse de biz her zaman Allah’a kaçmalı (ve firru ilellah) ve her an sığınma makamında olmalıyız.

Bizi şaşırtan sadece nefis ve hevamız mıdır? Hayır. Bu gün aklıselim düşünmekte­n, fikri bulandıran bin bir çeşit olaylar, iddialar, akımlar cereyan ediyor.

Şimdi biz bu fırtınalar­ın ortasında ne yöne bakacağımı­zı, hangi yola gideceğimi­zi bilemiyoru­z. Şüphesiz elimizde en doğru kaynak Kur’an ve Sünnet var. Ancak zamanımızd­a sorunlar, ihtiyaçlar çoğaldı. Bununla birlikte yeni çıkan her şeye karşı çıkmakla hayatı yönetemeyi­z. Bu noktada tüm sorunlara ve ihtiyaçlar­a Kur’anî bir yol ve yöntem gerekiyor.

Mesela: dijital dünyanın en son merhalesin­de olan metaversa gibi bir sanal harikanın şeytanî tuzaklarla hazırlandı­ğını görüyoruz. Şu durumda neslimizi bu alandan uzak tutarak kaçırabili­r miyiz? Neyazık ki hayır. O halde orada Rahmani adacıklar oluşturara­k zihinleri ve ruhları bu alanın şerrinden kurtarabil­iriz.

Çağın iğfal ettiği zihinleri nasıl tedavi etmeliyiz. Diyebiliri­z ki elimizde hakikatler var. Bu hakikatler ne kadar parlak olursa olsun gözler küsuf tutmuş olduğundan göremiyor, kulaklar ağırlıklar altında duymuyor. O halde gözlerin açılmasını, kulakların duymasını sağlamak için bu günde yeni formüller, onlara hitap edecek yollar bulmak gerekmekte­dir.

Biz ümmetin sonunda gelmiş yolcular olarak, bize açılmış yoldan, izden giderken, bizden sonra gelecekler­e yeni yollar, izler, işaretler bulmak ta vazifemizd­ir. Böylece zamana ve nesle Allah’ın (cc) izniyle Muhammedî (asm) mührünü vurarak Allah’ın huzuruna varmaya ahdetmeliy­iz.

Tıpkı bu yaman zamana ve zulme Muhammedî (asm) damgayı vuran Gazze’li kardeşleri­miz gibi.

Selam ve dua ile...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye